

Son 2 fotoğraf için Serdar Ocaksönmez'e teşekkürler
Efes Pilsen ve Efesliler'e Dair İçerden Bilgiler



.jpg)

Habertürk'ün maç ile ilgili haberi bu. Okuyan da bir olay çıktı zanneder. Pankart açıldı. Önce gerçekten büyük bir şaşkınlık. Türk oyuncular tuhaf tuhaf bakıp gülüşmeye başladılar. Yabancı oyunculara çevirdiler. Onlar hiç bir anlam veremeyen bakışlar attılar. Tuncay Özilhan, Engin Özerhun ve Çetin Çeki salondaydı. Onlardan hiç bir tepki gelmedi. Çetin Bey'de hafif bi gülümseme olabilir:) Biz maçın başlayacağını düşünüyorduk. Ama başlamadı. Sonra farkettik ki birileri harıl harıl telefon görüşmesi yapıyor. Hakemler de arkaya çekildi. Birileri ile konuşuyordu. O sırada Efes Pilsen resmi sitesine de haberleri giren bir arkadaş vardı. Şu an adını hatırlayamadım. O geldi. "Mesaj yerine gitti. Kaldırsak iyi olur." dedi. Efesliler de tamam dedi. pankartlar kaldırıldı. 5 dakika bile sürmedi bunlar.
Pankartı açanlar kesin GSli diyen FBÜ'lülere ithafen bu fotoğrafı yayınlıyorum. Gerçi ilk ben yayınlamıyorum. www.efesbasket.org 'dan (ç)alıntıdır. Bir hafta önceki GSCC maçı ile ilgili olarak resmi sitede de yayınlanan bi fotoğraf.
Maçtan akıllarda kalan en önemli şey açılan iki pankart oldu. Spor sitelerinde yazdığı gibi federasyon değil Fenerasyon yazıyordu. Pankartlar şöyle:
Efes Pilsen coachu Ergin Ataman geçtiğimiz hafta sonu oynanan Fenerbahçe karşılaşmasında Abdi İpekçi Spor Salonu'nda kendilerini destekleyen Efes Pilsen taraftarlarına teşekkür etti. Tecrübeli coach sözlerine şöyle devam etti: "Fenerbahçe maçında Efes Pilsen'li 500-600 seyirci bizi sürekli destekledi. Bu, bizim için ve Efes Pilsen taraftarı için çok önemli bir hamle. Hem taraftarımıza teşekkür ediyorum hem de Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda oynayacağımız play off maçlarında bu taraftarımız ile aynı atmosferi rakiplerimize yaşatacağımızın ışığını görüyorum. Taraftarımız hiç merak etmesin... Bu maçı uzatma dakikalarında büyük şanssızlıklar ve dış etkenler ile kaybetmiş olsak da, onların bu desteği ile beraber sezon sonunda şampiyon biz olacağız..."
Naumoski'nin kariyerine baktığımızda en başta Jugoplastika'yı görürüz. O zamanlar Yugoslavya iken şimdilerde Hırvatistan sınırlarında kalan takımın efsanevi takımıdır. Sonradan adı Pop 84 olarak değişmişti. Dino Radja'lı, Zan Tabak'lı, Toni Kukoc'li, Perasovic'li kadrolarıyla Avrupa'nın tozunu Avrupa şampiyonlukları yaşamışlardı. 3 sene üst üste Avrupa şampiyonu olan ASK Riga ile birlikte 2 takımdan biri olma unvanını hala koruyorlar.
Naumoski 3 sene üstüste Avrupa şampiyonu olan şampiyon olan takımın son 2 yılında o kadroda vardı. Belki sadece havlu tutuyordu; su servisi yapıyordu geleceğin dünya yıldızlarına ama vardı. Orda süre alamaması ve tabiiki siyasi sıkıntılar onun Efes'e gelmesine olanak sağladı. Naumoski efsanesi o kadronun böylesine güçlü olmasından doğdu. Daha o yaşta sivrlise belki Efes formasıyla onu izleyemeyecektik.
Ekleme: şöyle bi mesaj geldi. Merhaba,
Haber Makedonca ama Google’nin Sırpça-İngilizce çevirisini kullanarak yarım-yamalak bir şeyler öğrenebildim. Jugoplastika ve Real Madrid efsaneleri bir araya gelmişler. Maçı 89-83 Jugoplastika kazanmış. Pece 2 sayı atarken Radja Madrid potasına 35 sayı yollamış. Kadroları çevirideki şekliyle kopyalayıp yapıştırıyorum:
Jugoplastika: Kukoč, Raja, Perasoviḱ, Naumoski, sheet, Sretenoviḱ, Nagliḱ, Ivanoviḱ, Vrankoviḱ, Buriḱ, Vuliḱ, Dukan, Tvrdiḱ, Sobin
On the bench (Maljkoviḱ, Pavličeviḱ, Skansi, Radoviḱ) Real Madrid: Antunjez, Paniakva, Ereros, Beiran, Diaz, Viljalobos, Lorente, Kargol, Busero, Tarlač, Gaztanaga.
-Çınar-
http://efesliler.blogcu.com/naumoski-basketbola-daha-once-donmus-yeniden-jugoplastika_38195101.html
10.03.2009
Yaklaşık 1000 kadar kişiyle Abdi İpekçi'de Efes Pilsen'i destekledik. Buna FBÜ taraftarları da şaşırdı. Kötü hakem yönetimi, 1-0 başlamasını istemedikleri Efes Pilsen - FBÜ finali için yapabileceklerini yaptı. Ne Kaya hücum faul yapmıştı, ne de Kerem hatalı yürüme yapmıştı. Hakemlerin bu tutumu ve FBÜ'lü bazı Türk ve devşirme oyuncuların dövüşmek için sahaya çıkması üzerine çok şey yazacak kadar sinirli olsam da burası yeri değil.
Ergin Ataman'dan gaza getirici açıklamalar gelmiş. Milliyet gazetesine ve Ümit Avcı'ya teşekkür ediyorum.
Son 2 maçtır FB Ülker'i yeniyoruz. Seriyi devam ettirmek ve kuvvetle muhtemel bir play off eşleşmesin e 1-0 önde başlayabilmek için çok çok büyük önem taşıyan bir galibiyet olacak.

Naumoski basketbola başlamadan önce futbol oynadığını futbol oynamayı hala çok sevdiğini söylemişti. İlk oynadığı spora da geri dönmüş de haberimiz yokmuş..
Naumoski basketbola geri dönmüş. İtalya'da Serie C'de çoğu genç çocuklardan kurulu bir takımda, Derthona'da top sektiriyor. Bunu para için yapmadığı kesin. O, bir nesle basketbolu sevdirdi. Efes maçlarını izleyip bira içmezdik. Parka, okul bahçesine gider deliler gibi saatlerce basket oynardık. Efes'in Avrupa kupası maçı varken hala basket oynayanlara da şaşar kalırdık. O gittikten sonra basketbolla da Efes Pilsen'le de ilgilenmeyenlerin sayısı milyonları bulur. Kendi de seviyordu basketbolu. Şimdi ununu eleyip eleğini asmamış. Bir yerlerde tecrübelerini gençlerle paylaşıyor. Bizler Abdi İpekçi'den, kısa dönem de Ayhan Şahenk'ten ona hayran hayran bakardık. İtalyanlar aynı parkedeler. Ne kadar şanslı olduklarının bile farkında olmayabilirler. Petar Naumoski'yi umarım bir gün Efes benchinde tekrar görürüz.
Bu arada fena performans da göstermemiş. Sahaya çıktığı 15 maçta 35,5 dakika oyunda kalmış. İstatistikleri maç başına 30 sayı, 4 sayı pası, 4,8 hava topu.. Çalıştırıcılığını geçtim sahada bile iş bulabilir:)Harun Erdenay bile daha geçen seneye kadar Türkiye'de oynuyordu.
Teknosa Türkiye Kupası şampiyonu takımımızı havaalanında karşıladık. Efes formalarımızla beklerken diğer yolcu yakınlarının bakışlarına maruz kalsak da güzeldi.. Ayrıca yanımızda Rakel de vardı. Kasun'un eşi.. Çok sıcak bir insan. Maçlara gide gele samimi olduk.. 10 küsür kişiydik ama sürpriz oldu. Çok hoşlarına gitti. Ziya abi ve kupayla fotoğraf çektirirken Ergin Hoca durun ben de geleyim dedi ve kadrajın içine girdi.. Güzel bir anı oldu.. Türkiye Şampiyonluğu Kupası ile de fotoğraf çektiririz inşallah..
Bu maçın kazanılması kesinlikle bir bahar havası oluşturmasın. Takımın fazladan yaptığı tek şey biraz dirençti. PKSK maç başlarında biraz yüzdeli şut atsa maç yine önceki gibi stresli geçecekti. Şut sokamayınca biz rahatladık ve kendimizi hiç sıkmadan çok rahat bir galibiyet aldık. Bu galibiyette PKSK'nın süngüsünün çabuk düşmesi etkili oldu. Tabi bizim savunmada daha gayretli olmamız etkendi.
Eskiden de zayıf takımlara karşı oynanan pek çok lig maçında salonda olanlar tanık olmuştur. İlk çeyrekte rakip biraz dayanır. Sonra Efes çok rahat bir şekilde farkını atar geçer giderdi. Maçın kafa kafaya olduğu anlarda da bilirdik ki Efes birazdan maça asılacak ve rahat bir galibiyet alacak. Hatta tüm maç boyunca bile maçı koparamasak bu fikir değişmezdi. Bu maçta fark atmış olmamıza rağmen o kadar rahat değildik. Daha denk gitmesine rağmen, maçı Efes'in kazanacağına dair en ufak bir tereddüt bile yaşamadığımız çok maç izledik. Bu maçta ise her an PKSK geri dönebilir, bizi yakalayabilir düşücesi beynimizi içinde döndü durdu. Tabi maçın son 6-7 dakikasından bahsetmiyorum..
Herneyse.. Güzel bir gündü.. Ekrem Hoca ile ilk güzel galibiyetimizi aldık..
http://efesliler.blogcu.com/6-mayis-2008-play-off-ceyrek-finali-pksk-2-maci_15591181.html
09.05.2008
Resmi sitede girilen haber şöyle:
"Efes Pilsen Beşiktaş ile oynadığı hazırlık karşılaşmasında rakibine 95-82 mağlup oldu. Akatlar Spor Salonu'nda oynanan karşılaşmanın ilk yarısı da 50-40 Beşiktaş lehine sona erdi.
Ekibimizde Kerem Gönlüm ve Mustafa Abi sakatlıkları nedeni ile karşılaşmada forma giymediler.
Periyotlar: 25-20 / 40-50 / 60-71 / 82-95
Efes Pilsen'de sayıları şu oyuncular kaydetti:
Scoonie Penn 5, Dee Spencer 13, Kenny Gregory 5, Craig Bradshaw 8, Serkan Erdoğan 14, Ermal Kurtoğlu 9, Ender Arslan 9, Andre Hutson 19"
efesbasket
Şimdi gelelim bizim açımızdan maça...
Hazırlık maçına davetli değildik izleyemedik. BJKCT ile hazırlık maçı yapmışız ve 13 sayı fark yemişiz. 19:00da yapılan hazırlık maçlarından vazgeçmişler anlaşılan. Gelmemizden rahatsız oluyor olabilirler. Tıpkı Beykoz maçında olduğu gibi. Üstelik bu sefer önceden haber bile girmediler. Beykoz maçıyla ilgili sizin nerden haberiniz oldu sorusunun da bi anlamı varmış öğrendik. Kazara gelen olur diye baskın maç.
Fark yemişiz. 25-20lik ilk periyot. Önde bitirmişiz. Gerisi yine gelmemiş. Sonraki periyotlar: 15-30, 20-21, 22-24 30 dakikada yenilen 75 sayı...
Bu maç, play off öncesi ölçü müdür? Ölçüdür.
Şampiyon olabilir miyiz? Olamayız.
Desteğe gerek yok mu? Ne olursa olsun destek...Bu takım bize büyük mutluluklar yaşattı. Takip ettiiğim 15 senenin en başarısız sezonunu geçirsek de yalnız bırakmamalıyız. Başarı geliyor diye sevmedik..
http://efesliler.blogcu.com/hazirlik-maci-efes-pilsen-82-bjkct-95_14841321.html
Cibona ile defalarca karşılaştık. Görünüşe göre istatistikler bizim yanımızda değil. Şahsen en nefret ettiğim deplasman. Ayrıntıları bulabileceğiniz yazı bu: http://www.basketbolhaber.com/erkekler-1.-ligi/efes-zagreb-deplasmanindan-mutlu-donemiyor.html
Özellikle deplasmanda pek kazanamamışız. Biri 3 uzatmalı efsane maç. Diğeri 2006'da aynı sezon üst üste 3 kez kaybettikten sonra 4. maçta galip gelebildiğimiz o sayede üst tura çıktığımız, Cibona’nın ise Efes’e karşı sadece 1 maç kaybetmesine rağmen elenmesine neden olan dramatik maç. Onun dışında İstanbul’da kazansak da Zagrep’te defalarca kaybettiğimizi hatırlıyorum
Tabi illa geçmiş maçlara bakacaksak yıllardır Efes'in mağlubiyetle Avrupa'ya başlamadığını bilmek biraz olsun güven veriyor. Bugüne bakarsak Adriyatik Ligi'nde 6'da 3 yapabilmişler. Kaybettikleri takımlar Sloven Union Olimpija (nispeten güçlü sayılabilir), Sırbistan'ın genelde dandik kulüplerinden ama bu sene atılım yapmaya çalışan hatta Uleb Cup’ın sürprizi olacağını düşündüğüm Crvena zvezda yani Kızılyıldız ile zaman zaman Uleb Cup Fiba Euro Cup gibi ikincil kupalarda gördüğümüz Hırvat Zadar. Tabi Cibonalı oyuncuların Adriyatik Ligi'ne göre göz önünde oldukları Yuro Lig maçlarında daha konsantre olacaklarını düşünüyorum. Tanıdıklarımız Mula ve Ayuso’nun sadece bi Yunan takımından kontrat kapmak için bile bu maça asılırlar. Tabi hiç tanımadığım yeni 3 Amerikalı’sı nasıl performans gösterecek göreceğiz.
Bu maçta saha dışı faktörlere dikkat edilmeli. Efesliler maçı hemen saha kenarında izleyecek. Ömer Onan'ın Nicholas'a yaptıklarına yapacaklarına dikkat edin. Sürekli çekerek, iterek yaptığı faullü ve ancak hoşgörülen savunmaya hakemler Euroleague hakemi gibi davranırsa Ömer çabuk faul sorununa girecektir. Ama her zaman olduğu gibi muamele edilirse Drew'in oyunu bozulacaktır. O kadar müsamahadan sonra verilen 1 tane faule Ömer aşırı tepki verecek seyirciler de provoke edilecektir.
Vidmar Tanjevic'in bombası. Onun sahada olduğu dakikalar bizim için çok değerli. Israrla onun üstünden hücum edilmeli. Savunmadayken de dış şut deneteceğimize topun olan inmesi sağlanmalı. Oyun ne kadar Vidmar'ın çevresindeyse o kadar avantajlıyız demektir.
3lükler yine maçın kaderini belirleyecektir. Yapılan onca savunmaya karşın İbrahim ve Mrsic'in 3lükleri tüm düzenimizi bozuyor. Hadi bunları engelleyemedik. Buna Mirsad'ın katılmasını engellemeliyiz. Kerem oyundayken pek dışarı çıkamıyor. O yüzden Mirsad'ı mümkün oldukça Hutson'la tutmalıyız. Top ona dışarı verildiğinde uzun oyuncumuz yoksa kısalar rahatsız edici koşular yapmalı. Oyak maçında Oğuz Savaş'ın da 3lük veya yüksek posttan şut atabildiğini gördüm. Cumhurbaşkanlığı'nda pek kullanmamıştı ama en azından orta mesafeli şut tehlikesi olan bir uzun. Top pota altındayken uzunlarımız rakibe üstün ancak topla dışarda buluştuklarında Hutson dışında hareketli uzunumuz yok. Dışardan şut sokabilen uzunumuz nerdeyse hiç yok.
Uzunlara yüksekten top indiremediğimizde şuttan ziyade içeri dalmayı denemeliyiz. Geçen senenin aksine artık daha çok penetre eden bir takımız. İçeri daldığımızda turnike bulabiliyoruz. Ya da Ankara'daki maçta olduğu gibi yardıma gelen FBÜlüler sayesinde uzunlarımız boş pozisyonda yakın mesafeden topu potaya bırakabiliyoruz. Ender'in ve ikinci yarıda zaman zaman Nicholas'ın etkili olduğu dönemlerde bu iki oyunu da çok sıklıkla uyguladık ve kolay sayı bulduk.
Maç başında konsantrasyon eksikliğine düşmememiz gerekiyor. Maçın büyük kısmını geride götürmenin fiziki ve psikolojik etkileri tüm maç boyunca performansımızı etkiliyor. Uğraşıp geri döndüğümüzde ise ya tekrar geri düşersek stresi yaşanıyor. Zaten son maçların hayaleti başımızda.
Ne söylersek söyleyelim işe yaramayacak şey ise serbest atışlar. NBA'de charity line derler serbest atış çizgisine. Charity iyilik, yardım, hayır işi gibi anlamlar taşır. Savunma olmadan kolay sayı imkanıdır. Umarım yüzdemizi yükseltiriz.
http://efesliler.blogcu.com/17-ekim-2007-fb-ulker-maci-on-analizi_4374451.html
15.10.2007