28 Kasım 2010 Pazar

Union Olimpija maçında ne oldu?


Türkiye'de Efesliyim demek Marslıyım demekten daha tuhaf karşılanır. Ben, ailem dahil hiç kimseyi bu konuda ikna edemediğimdem dolayı tanımadığım internet cemaatinden herhangi birine bunu anlatmaya niyetim yok. Neticede takım tutacaksan 3 ihtimalden birini seçeceksin.. Sporu takip edeceksen sadece 1 seçeneğin var. Başka türlüsü garip bile karşılanmıyor. İnsanlar inanmıyor. Hani Matrix'te kimseye yaşadıkları hayatın gerçek olmadığını anlatamayacaklarını, insanların bulundukları ortama kuvvetli bağlı olduklarından dolayı aksini asla düşünemeyeceklerinden bahsediliyordu. Efesli olmak da böyle bir şey.. Bunu bir kalem geçelim...

Böyle bir ortamda az sayıda insan, kulübün bile şaşırdığı bir şekilde hem ev sahibi olduğu maçlarda, hem yurt içinde pek çok deplasmanda ve bir kaç yurt dışı maçta salonda oluyor... Bağırıyor, çağırıyor, pankartlar, konfetiler hazırlıyor.. Ve futbol kulübü de olan her takımın taraftarı tarafından tehdit ediliyor, saldırıya uğruyor.. Yine de bir sonraki maçta salonda oluyor..

Ben 1994'ten bu yana tribündeyim.. Efesliler ise belki 5 senelik bir deneyim..

Şimdi yoktan bir tribün yaratmaya çalışılırken, heyecanla yine tribünde yer almışken birilerinin elitist bir tavır gösterip kaldırsınlar davulları rahatsız oluyoruz demesi hepimizi önce şok etti, sonra şevkimizi kırdı. Ve bu şımarıklık, büyüklenme açıkçası koydu.. Tamam sırtımız sıvazlansın diye salonda değiliz.. Deplasman maçına gittiğimizde tezahürat yaptığımız koçun önümüzden geçerken gözüyle bile bize bir bakış atmadığı zamanlar da oldu.. Yok kabul edilmeye alıştık.. Ama rahatsız olunmak açıkçası koydu bana.. Sadece bana da değil. Pek çok tribün emekçisinin zoruna gitti bu davranış..

Çıkardık formaları atkıları, yukarı bir yere geçtik.. Benim önerim tüm pankartları ters çevirip topluca yukarı çıkmaktı.. Tam olmadı... Kulüple gereğinden fazla içli dışlı bazı arkadaşlar formalarını çıkarmak ve benç arkasının rahatını terk etmek istemediler.. Yine de grubun önemli bir kısmı yukarılara geçti.. Sadece "yanınızdayız" pankartı ters çevrildi.. Kalanlar toplandı...Devre arasına giderken ve maç sonunda fotoğraftaki gibi hareket yapıldı... Benç arkasında davul çalınmaz vs denebilir tabiki.. Ama bunu söylemenin de bir yolu yordamı vardır... O kadar hazırlık, çaba ile salona gelip rahatsız ettiğini söylesinler.. İnsanın canını sıkıyor, moralini ozuyor bu durum...

Olay bitti, moral bozukluğuyla evlere dağıldık.. Turkbasket'te bir açıklama vardı.. Admin olan bütün arkadaşlar birbirimize sorduk. Kim yazdı diye... Yöneticilerden biri değildi... Ama verilen bilgilere bakıldığında da gruptan biriydi.. Aslında açıklamanın çoğu da katıldığımız şeylerdi ama desteğimizi çektik gibi bir sonu vardı yazının. Belki de en önemli kısmı orasıydı.. Çünkü onca kızgınlığımıza rağmen öyle bir karar alınmamıştı.. Hala da alınmış bir karar yok.

Grup olarak organizasyon kesilse de benim salonda olmamı engelleyecek bir basketbolcu ya da koç yok... Sinirlenmiş, kırılmış, aidiyet hissim zedelenmiş olsa da Telekom maçında yine Sinan Erdem'de, Final 4'a çıkılırsa Barcelona'da olurum.. Başka türlüsü benim için mümkün değil...

23 Kasım 2010 Salı

Hidayet vs Bodiraga

Vay be! Ne eşleşme... Hidayet daha sabi.. Bodiraga yine üstad...