30 Ekim 2009 Cuma

Efes Fan Card ve Vefa


Efes Fan Card'ın ilk denemesi aslında geçen sene Samsung - Efes işbirliği ile denenmişti. Arkasında 5 tane boşluk olan bir kart vardı. Adı Efes Pilsen maç kartıydı. Maça geldikçe arkasına tarih içeren mühür gibi bir şey basılıyordu. 5 maçı tamamlayanlara hediyeler verilecekti. Hediyeler sonra açıklanacaktı. Efes Pilsen'in resmi sitesine bakarsanız hediyeler hala açıklanacak. Samsung görevlisi hanım kızlarımızı bir kaç maç sonunda görünmez oldular. Önemli bir kaç maçta daha salondalardı ama biz çoktan vazgeçmiştik. Samsung ve Efes de vazgeçmişti. Geçen seneki ilk deneme başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra sanırım Efes bu organizasyonu kendi düzenlemek istedi.

Kartın ilk tanıtımı Murat Murathanoğlu ile tuvaletler ile soyunma odaları arasındaki kafede yapıldı. MM'nin bolca "efes fen kağrd" diyerek yaptığı tanıtımla ilk 2 kart başkan Tuncay Özilhan ve Çetin Çeki'ye dağıtıldı. Ayrıca adını yazdıran basın mensuplarının kartlarının da maç sırasında oluşturulacağını ve dağıtılacağı söylendi. Yukardaki fotoğraf da basına yapılan bu tanıtım sırasında çekilmiş.

Kartın işleyişi kaba taslak şöyle: Efes maçlarına ve ne olduğunu anlamadığım diğer organizasyonlara katılarak kazanılan puanlar sayesinde Efes maçlarına bilet kazanılacak. Oyuncularla ve Efes kızlarıyla tanışma ve yemek organizasyonları olacak. Yurtdışı maçlarına ve final 4 olursa Paris'e de gitme imkanı olacakmış. Tanıtım sırasında bol bol hediye lafı da geçti. İyi niyetli bir girişim. Geçen seneki taraftar card fiyaskosu gibi olmazsa aidiyet hissini kuvvetlendirir.

Kartın seyirciye tanıtımı çeyrek arasındaki iyi organize olmamış basket atma yarışmalarında yapıldı. Büyük bir Efes Fan Card pankartı seyircilerin elleri üzerinde dolaştı. Ama yukarda olduğu için tam anlaşılmadı. Ayrıca zeplin gibi bir şey yine kartın tanıtımı için salonun içinde uçuyordu

Kartın tanıtımının spekülasyon yaratan kısmı devre arasındaydı. Işıklar söndürüldü. Karanlıkta kendilerine tutulan ışıkla parıldayan, Efes Pilsen'e büyük emeği geçen 5 eski oyuncu hoş takdimler eşliğinde sahaya çıktılar. Kendilerine Efes Fan Card'ları verildi. Sahaya çıkan oyuncular sırasıyla şöyleydi: Aytek Gürkan, Ömürden Kısagün, Volkan Aydın, Tamer Oyguç ve Alper Yılmaz...

Basketdergisi'nin haberine göre Doğan Hakyemez başta olmak üzere kendilerine kart verilmeyen kişiler olmuş. Birilerine ödül verilirken diğerlerine verilmemesi tabiki insanı üzebilir. Ama bu da eskileri anma kartı değil taraftar kartıydı ve sadece 5 kişiye verilecekti. Bu hoş bir vefa örneğiydi. Ben gurur duydum. Bizim gibi taraftar az olduğundan salonda gurur duyan azdı.

Efes Fan Card belki ilerleyen maçlarda başkalarına da verilir. Doğan Hakyemez Efes Pilsen'e büyük hizmetler vermiş Efes Pilsen adına kupalar kaldırmış ter aktımış birisi. O açıdan kendisine büyük saygı duyuyorum. Ama bu sene rakipte görev alan bir kişiye bu sene için taraftar kartı vermek de biraz tuhaf kaçabilirdi. Ama Efes Pilsen'in mesela 35. yılında tüm geçmiş basketbolcularını onore eden bir çalışma içine girmesi gerekir. Fakat bunun adı taraftar kartı değil daha özel bir şey olması lazım.

Efes Pilsen Partizan'ı Geçti


Abdi İpekçi'ye girdiğimde sanki başka bir salona gelmiş gibi hissettim. Efes Pilsen lig maçlarını Ayhan Şahenk'te de oynasa da Efes'in evi İpekçi'dir. İpekçi'de aşağı yukarı hep aynıydı. Ara ara makyajlanırdı ama değişmezdi. Bu sefer estetik operasyon yapılmış. Hoşuma gitti. Gerçi yasak savmak için yapılmış. Soyunma odalarında değişen bir şey yokmuş. Sadece dış görünüm güzelleştirilmiş. Aslında düzeltilen soyunma odaları da varmış ama onlar ilerde yapılacak bazı denetlemeler için saklanıyormuş. Hiçbir takıma kullandırılmıyormuş.

Bençlerin yerinin değiştirilmesi tuhafıma gitti. Uleb'in kuralları gereği bençlerin kamera açısında olması gerekiyor. Eskiden bu sorunu kameraları ters tarafa taşıyarak çözüyorlardı. Aslında bu iyi olmuyordu. Çünkü kameralar seyircileri değil şeref tribününü çekiyordu. Şimdi seyirciler de benç de kamera açısında kaldı. Ama tuhaf geldi. Alışmamışım.

Maçtan önce Efes Fan Card'ın ilk tanıtımı, soyunma odalarının yanında olan kafede yapıldı. Çetin çeki başta olmak üzere tüm yöneticiler ordaydı. Basın mensupları da vardı. 1 ve 2 numaralı kartlar Tuncay Özilhan ve Çeki adına hazırlanmış. Başkan'ın kartı adını hatırlayamadığım birine teslim edildi. Çeki de kendi kartını aldı.

Salonda Euroleague'in resmi rakamlarına göre 8 bin kişi vardı. Ortam güzeldi. Neticede çoğu kişi taraftar değil seyirci olduğundan 8 bin kişinin etkili olabileceği kadar etkili değildi. Ama salonun dolu olması çok güzeldi. Fenerbahçeli arkadaşların kıskanması normal. Boş salona oynamak kadar kötü bir şey yok. Burdan çıkarılması gereken sonuç hasılat değil kalabalık kaygısı gözetilerek hareket edilmesinin doğruluğu. Geçen hafta Fenerbahçe Ülker - Regal Barcelona maçındaki tribünden açıkçası ben utandım. Fenerbahçe Ülker'in de salonu doldurmak için bazı organizasyonlar yapması gerekiyor. Euroleague'in en az seyirci toplayan takımı unvanından kurtulmaları gerekiyor.

Efes maça aslında iyi başladı. Olması gerektiği gibi içeri top indirdiler. Kısa sürede rakibi faul problemine soktular. Ama sonra Partizan'ın sertliğinden yıldılar sanırım. Tekrar dış atışlara dönüldü. Efes'in maçın ilk yarısını geride tamamlamasının ana nedeni dış atışların girmemesiydi. İster kabul edin ister etmeyin dış oyuncuların performansının belirleyici olacağı bir oyun tarzı benimsiyor Efes. Belki de öyle oynamak zorunda kalıyor. Pota altındaki sertlik Efes'i dış atışlara yönlendiriyor. Girmeyince de Efes geride kalıyor.

Devre arasında bir arkadaşla sohbet ederken maçın sıcak elinin Shumpert olduğunu onun kullanılması gerektiğini söyledim. Shumpert beni duymuş olacakki maça çok iyi dış şutlarla başladı. Efes zaten sert olan savunmasını sürdürdü. Atışlar da girip biraz içeri penetre etmeye başlayınca maçı kazandı.

Efes kazandı. Ama hücum anlamında iyi oynamadı. Santiago ve Kasun yeterli katkıyı sağlayamıyor. Kaya ise nedense çok fazla zaman bulamadı. Kaya'nın oyunda olduğu anlar pota altı sertliğinin arttığı anlar oluyor. Santiago geldiğinde Kasun'un Euroleague'de 10-12 dakika dinlendirildiği için geldiğini zannediyordum. Ama nerdeyse onun kadar süre alıyor. Üstelik maçın başlarında savunmada gösterdiği kısa süreli gayretin dışında çok etkisizdi.

Efes Pilsen'in asıl sıkıntısı topu içeri sokamaması. Rytas maçında çok daha fazla belli olmuştu bu. İçerden etkili olamayıncadış atışlara kalıyor takım. Partizan maçının ikinci yarısında olduğu gibi atışlar girince zaten savunma belli bir seviyenin üzerinde olduğundan maçı alabiliyor. Fakat dış atışlar da kimi zaman el üstü, kişisel beceriye bağlı atışlar. Efes Rakocevic'in üzerinden dış atış bulamıyor.Çünkü Rako el üstünden atacak oyuncu değil. Efes henüz yeterince hızlı olmadığından topu uygun şut pozisyonunda Rako'ya geçirilemiyor. Maçın başında bir kaç kez topla buluşturuldu. Onlar da girmedi. Ama top aldıkça daha başarılı olacaktır. Gerçi Rakocevic lider özellikli bir oyuncu olduğundan pas alamadım diye küsmüyor. Takımı sırtlamaya çalışıyor. Ya zorlama atışlar atıyor ya da içeri penetre ediyor. İçeri dalmalarında özellikle maçın ikinci yarısında dün başarılı oldu. Ama Litvanya'da kafasına kafasına yedi blokları.

Dolayısıyla Efes'in çözmesi gereken sorunlar bence şöyle:

1) İçeriye top indirip pota altı sayılarının artması gerekli.
2) Takımın biraz hızlanması lazım. Efes çok yaşlı bir takım. Hızının az olması normal. Ama Rakocevic gibi bir madenin etkin kullanılması için biraz daha hızlanıp Rakocevic'in uygun pozisyonda şut atmasına imkan sağlanması gerekiyor. Rakocevic oynatacak değil oynatılacak oyuncudur.
3) Şu an fiziken takımda olsa da ne takım oyununa ne de takım arkadaşlarına adapte olabilen Santiago'nun motive edilmesi lazım. Hem savunmada zaman zaman yumuşak kalıyor hem de hücumda yeterli katkıyı veremiyor.
4) Smith'in top çalmak için ileriye atılıp kendi oyuncusunu boş bırakmasının engellenmesi gerekiyor.

Efes şu anki oyunuyla ümit vermese de potansiyeli olduğu çok açık. Öyle bir takım ki henüz Nachbar'dan katkı alamadı. Ermal'in savunma kabiliyetleri devreye girmedi. Yetenekli basketbolcular topluluğu henüz takım olmadı. Takım olacağından şüphem yok. Ama bu 3 hafta sonra mı olur 5 hafta mı bilemiyorum. Efes takım olur da Euroleague kimseyi beklemez..

27 Ekim 2009 Salı

Eski Dost Mersin'de

Eski dost Goran Nikolic Mersin BŞB ile anlaşmış. Mersin'e ifrit olmak işten değil. Arkadaş niye Efes maçından sonra getiriyorsun adamı. Eski takımıyla karşılaşırdı ne güzel. Kısmet sezonun 2. maçına...

2004-2006 yılları arasında 2 güzel sezon geçirmişti Efes Pilsen formasıyla. Sınırlı yetenekleri vardı. Ama mücadeleci ve istikrarlıydı.vay be ne adam diyemeyeceğiniz ya da yüzü suyu hürmetine salona gitmeyeceğiniz birisi. Ama takımın çok önemli bir parçasıydı. Efes formasıyla Avrupa'da çeyrek finallere kadar rahat gidip orda takılan senelerin 2 benzerini yaşadı. Türkiye'de rahat ulaşılan 2 şampiyonluk kazandı.

Efes'ten sonra orta sınıf takımlarda boy gösterdi. Farkında değilim geçen sene Euroleague'de bile oynamış. Yakından takip edemesem de zaman zaman "Eski Efesli filancayı yıktı!" tarzı haberlerde gördükçe gülümserdim. Tekrar Türkiye'ye gelmesine sevindim. Belki İstanbul'daki bir Mersin maçına sırf onu görmek için gideriz.

Nereye Bakıyor Bu Adamlar?

Fotoğraf Turkbasket'ten. Hoşuma gitti, paylaşayım dedim.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Kerem Gönlüm'e 1 Yıl Ceza

Testin açıklanması için 1 aydan fazla süre geçmesi gerekti. Ceza için 4 aya yakın bir süre beklendi. Ve sonunda açıklandı. 6 ay bekliyordum. Öyle olmasını umut ediyordum. Ama 1 sene ceza verildi. Ceza 10.08.2009 tarihinden itibaren geçerli olacakmış. Bu tarih neyi gösteriyor bilmiyorum. Çünkü 12.08.2009'da tedbir kararı alınmıştı. 2 günün çok da önemi yok zaten. Ayrıca kendisine 10.000 TL kulübe ise 30.000 TL ceza verildi. Karar metni burda.

Yazık oldu Kerem Gönlüm'e. Başını kim yaktı bilmiyorum. Sadece kendisi için çok üzgünüm. Kariyerinin sonuna leke çalındı. Belki kariyerinin sonu baltalandı.

Efes Pilsen oyuncusuna sahip çıkacaktır. Biz de ona güveniyoruz.

Kararın açıklandığı sayfada BJKCT'den Dennis Mims'e 7,5 ay hak mahrumiyeti verildiği yazılı. Karar burda. Kararda madde diyor ama ben maddenin ne olduğunu söyleyeyim: ESRAR... Kerem Gönlüm'de çıkan uyarıcılar listesindeki kathen ile narkotikler arasındaki esrar... Mims ben esrar içtim pişmanım diyor. 7,5 ay alıyor. Kerem nasıl olduğunu bilmiyorum diyor ve kathenden 1 yıl alıyor. Yani bilinçli olarak alınıp söylenen, madde daha ağır bile olsa bilinçsiz olarak alınana tercih ediliyor. Benim adalet duygumu rahatsız etti bu durum.

Efes Pilsen: 71 - Banvit 61

Banvit maçlarını severim. Birinci nedeni takımın malzemecisini tanıyor olmam. Hatta çok uzaktan akrabam bile sayılabilir. Her maç sırasında ya da maçın öncesinde yanına gider selamlaşırız. Banvit'in Bandırma'daki aile gibi ortamını biliyorum. İstanbul'a geldiklerinde takımın nerdeyse tamamının İstanbul'da kalıp eğlenmesi falan ilginç gelir. Ayrıca Banvit'in Efes'e karşı hep dik duruşu, maçı kaybetmek istememesi de hoşuma gider.

Onun dışında sıkıntılı bir maçtı. Sıktı da... Hem maç sıktı. Hem de tribünde Efesliler ailesi içinde olanlar.. Aile içinde olan aile içinde kalır. Yine de hiç hoşlanmadığımı söylemekte zarar görmüyorum.

Seyir zevki anlamında hiç bir şey yoktu. Efes uzun süre hücumda bir varlık gösteremedi ve dakika başına 1 sayı ortalamasıyla götürdü maçı. Hücum performansındaki zayıflık çok açık bir şekilde belli oldu. Maçın sonlarında savunmayı sertleştirip bir kaç şut sokunca maç Efes'e geldi. Maç boyunca zaten Efes'in şut sokmaya başladığı anda maçı kazanacağı belliydi. Çünkü Banvit maçı kazanamayacak kadar çok basit hata yapıyordu.

Banvit'te Chuck Davis'i canlı izlemeyi istiyordum. Daha önce ne Kolej ne de Aliağa formasıyla izleyebilmiştim onu.. İlk defa izledim ama etkili değildi.

Salonda nedenini anlayamadığım kadar çok seyirci vardı. Ortalama bir lig maçından daha fazla kişi gelmiş. Efesliler'in 50'den fazla kişiyle geleceği belliydi. Hayatıdoldur'un da bir organizasyonu vardı. Efes Altyapısından da gelen 30-40 kişi vardı. Kalanı nerden geldi anlamadım. Belki okullardan organizasyon yapılmış olabilir. 1000'den fazla kişi vardı maçta. Uzun süre sonra ilk defa normal bir lig maçında istediğim yere oturamadım.

Fakat salondaki kalabalığın maça etkisi yoktu. Bizim de Rytas maçından dolayı milleti gazlayacak moralimiz kalmamıştı. Takım da silik bir oyun oynayınca hepimiz takıma etki anlamında boş boş maç izledik. Ama tüm maç boyunca eksikliğin hatanın nerde olduğunu anlamak için bol bol yorum-dedikodu yaptık. Pek çok şey söylenebilir ama hala pota altını etkin bir şekilde kullanamadığımızı görmek beni çok rahatsız ediyor. Olumlu olarak söylenecek bir şey varsa o da Thornton'daki kımıldama. Şut elindeki parmağında çıkık-kırık herneyse bir sorun vardı. Ve onun yüzünden uzun süredir kendisi sahadaydı ama sorunu etkiliyordu. Sıkıntısının biraz azaldığını öğrendim. Performansı bu dönemde artacaktır.

23 Ekim 2009 Cuma

Euroleague'de İlk Maç Fiyaskosu

Bir önceki gün Fenerbahçe Ülker'in yaşadıklarından hiç de aşağı kalır değildi Efes Pilsen'in durumu. Tek fark, maçın sonlarına doğru kazanmak için biraz gayret göstermeleriydi o kadar.

Bu mağlubiyet benim için büyük başarısızlıktır. Ayrıca sürprizdir. Maçtan önce Efesliler forumlarında şöyle yazmıştım: "Efes'in kaybetme ihtimali Oyak'a Türkiye Kupası yarı finalinde elenme ihtimali kadar.. Ya da Alpella'dan Caferağa'da fark yeme ihtimali kadar.. Hepsi oldu ve hepsi ne kadar imkansızdı.. "

Evet benim gözümdeki imkansız gerçekleşti. Maçı büyük isimler değil maçı gerçekten isteyenler kazandı. Maçın başında Santiago'nun savunmadaki etkisiz ve isteksiz tavrına karşı kendini yerden yere atan Rytas'lıların mücadelesi vardı ve Litvanya takımı Efes Pilsen'i daha maçın başında sürklase etti.

Maçın sonlarında Efes silkinip maçı kazanmaya çalıştı. Hatta son çeyrekte bir anlığına bunun olabileceğini bile düşündük. Ama Rakocevic'in hücum faulü, Kasun'un potaya asılıp basit sayısından olması ve Rytas'tan gelen ekstra dış atışlar bu son ümidi yok etti. Ama yanlış anlaşılmasın Efes bunun yüzünden kaybetti demiyorum. Efes berbat oyununa rağmen neredeyse maçı kazanacak duruma gelecekti ki bunlardan dolayı olmadı diyorum. Yoksa uzun rotasyonu bu kadar sınırlı bir takım karşısında doğru düzgün pivot oyunu oynayamamızın, zaten kısa olan rakinbe karşı kendi takımımızı kısaltmamızın, alan savunması denemeyişimizin, CSKA maçından beri takıma adapte olamayan Thornton'da ısrar edip Sinan Güler'in hiç düşünülmeyişin mazereti yok.
Tabi burda Rytas'ın da hakkını vermek lazım. Sadece biz pota altına top indirmezlik etmedik. Onlar da indiremeyelim diye insan üstü bir gayret gösterdiler. Ev ödevlerini iyi çalışmışlar.

Evet taktiksel manada Ergin Ataman bu maçta sınıfta kaldı. Fakat oyuncuların da maça motive olmaması bundan çok daha büyük bir kabahatti. Son çeyrek dışında isteklilik göremedim.

Eskiden ilk tur gruplarında 14 maç vardı. Herhangi bir mağlubiyetin önemi azdı. Ama 10 maçlı sistemde bu maçların ne kadar önemli olduğunu geçen seneki rezillikten hatırlıyoruz. İnşallah Partizan maçından itibaren Türkiye'de FB Ülker ile yapılan maçlardaki konsantrasyon seviyesine çıkarlar.

Biraz da dinlensinler. Bandırma, İzmir, Ankara, Mersin, Vilnius... Arada CSKA maçlarını hiç saymıyorum bile. Nachbar bu durum için geçen hafta twitter sayfasında "crazy schedule" demişti. Haklı.. Ben Ankara'ya Cumhurbaşkanlığı maçına gidip geldim. 2 günde zor dinlenebildim.

Bu arada Litvanya'da Efes'i yalnız bırakmayan Türkler'e de ayrıca teşekkür ederim. Ellerinden geleni yaptılar. Ama takım yüzlerini güldürecek bir mücadele ortaya koymadı.

Bir de yandaki fotoğrafı görünce aklıma geldi. Hakem öyle karar vermedi fakat fotoğraftan anlaşılıyor ki faul. Smith de çok itiraz etti. Kritik bir andı. Yine de önemli değil. Oyunun içinde olan şeyler bunlar. Anlamadığım nokta Smith'in ne yapmaya çalıştığı. Soldan turnikeye giriyorsun. Hemen sağında senden daha uzun bir oyuncu var. Neden topla adamın arasına vücudunu koymak için sol elinle turnikeye girmiyorsun? Hadi sol turnike atamıyorsun. (İbrahim Kutluay da böyleydi) O zaman sağa doğru yönelip ters turnike at. Her iki halde de basket olmasa bile faulü alırsın.

22 Ekim 2009 Perşembe

Efes Pilsen'in İlk Rakibi Lietuvas Rytas

Lietuvas Rytas'ı hiç sevmem. Şahsi bir husumetim vardır. 2005 yılından gelir. Arkadaş Efes şartlarında iyi bir kadro kurulmuş. Euroleague'de ilk 4 haftada AJ Milano, Barcelona, Olympiakos, Maccabi demeden içerde dışarda devire devire 5. haftaya gelmişiz. Rakip ne olduğunu bile bilmediğim Lietuvas Rytas.. 5-0'la son yılların en iyi başlangıcını yapacağız. Sonuç: tam bir hayal kırıklığı... Adamlar öyle bir vurup geçmişti ki hala hatırladıkça sinirim hoplar. Abdi İpekçi'de 71-52 yenilmiştik. Evin yolunu zor bulmuştum. Maçın kahramanı da bu sezon GSCC ile anlaşan Jasaitis olmuştu. O yüzden 6. haftada Efes - GSCC maçında Jasaitis'e el hareketi çekmeyi planlıyorum:)

O günlerin üzerinden çok zaman geçti. Hatta o maçtan sonra Efes Lietuvas Rytas'a hiç maç kaybetmedi. Zaten şu andaki Rytas ile İstanbul'da Efes'i ezip geçen Rytas arasında Litvanya takımı olması dışında hiç bir benzerlik yok. Tarihindeki 3. Euroleague sezonuna başlayan Rytas şu anda bu 3 sezon içerisindeki en zayıf durumda. Kadrosundaki 12 oyuncudan 8'i yani Aron Baynes, Evaldas Dainys, Donatas Zavackas, Milko Bjelica, Steponas Babrauskas, Lukas Brazdauskis ve Justas Sinica hayatlarında ilk defa bir Euroleague maçına çıkacak. Toplam maliyetinin Darüşşafaka'dan bile fazla olduğunu tahmin etmediğim bir takım. Bu açıdan maçın mutlak favorisi Efes Pilsen. Hatta zorlanarak, son anlarda kazanılacak bir maç bile Efes için başarısızlıktır. Tıpkı güç bela kazanılan Teknosa Türkiye Kupası maçlarında olduğu gibi...

Maçın yayınlanıp yayınlanmayacağı düne kadar belli değildi. Ben dreambox araştırmaya başlamıştım. Çok şükür gerek kalmadı. Sky Türk yayınlayınca da ballı kaymak oldu. Evimde keyifle oturur maçımı izlerim. Aslında arkadaşlarımı çağıracaktım ama futboldaki Avrupa Ligi maçlarının insanlara daha cazip geldiği belli. Kimseyi zorla çağırıp keyfinden etmeye gerek yok. Alırım elime abur cuburumu ben kendi keyfime bakarım.

Bu arada maçta Efesliler yalnız kalmayacak. Efesliler'den Litvanya'da bir arkadaşımız var. Yaklaşık 50 kişilik bir öğrenci topluluğuyla maçta olacaklarını söylüyor. Onlar orda, biz televizyon başında ilk maçta ilk galibiyeti bekleyeceğiz.

Euroleague Başladı


Maccabi - Union Olimpija maçı sayılmaz. Benim nazarımda Euroleague yeni başladı. Özlemişim.

Yurt içinde mücadele ne olursa olsun Türkiye'den bir takım Avrupa kulübüyle maç yaptığında rakibi destekleyemiyorum. Daha o kadar giremedik Avrupa Birliği'ne... Maç sırasında rakibin basketinin bana sevinç vermesi nasıl bir histir bilmem. Ama maç biter. Yurt içindeki rakibimiz ve taraftarıyla dalga geçerim o ayrı. Bu da işin tadı zaten...

Fenerbahçe Ülker'in ilk yarıdaki oyunu beni çileden çıkarmaya yetti. Koca yarıda 21 sayı... 29 tane şut atmışlar sadece 6 tanesi girmiş. Kalanlar %50 ile atılan serbest atışlardan. Ratinglere yani oyuncuların verimliliklerine baktım. FB Ülker'in ratingi 4. Oyuncuların ortalama ratingi değil. Tüm oyuncuların verimlilik puanlarını üst üste koyunca çıkan sonuç 4. İkinci yarının sonucuna evde baktım. Değişen bir şey olmamış. FB Ülker fark yemiş.

Oyunun teknik kısmını değerlendirecek değilim. Sadece geçen seneye göre Green ve Smith'in yerine Greer ve Kinsey gelmişken, bir de Gricek kadroda iken FB Ülker geriye gidiyor. Bu bende şimdilik sadece şaşkınlık yaratıyor. Mirsad'ın yokluğu pota altında ribaund mücadelesi diye bir şey bırakmamış.

Bir de tribünlere değinmek gerekiyor. Çok açık söyleyeyim. Şu an Beko Basketbol Ligi'ndeki diğer 15 takımdan hangisi Regal Barcelona ile maç yapsa salonda daha fazla taraftar olurdu. Görevlileri falan da sayarsak 1000 kişi vardı sanırım. Nedenini tam kestiremiyorum. Artık insanlara cazip gelen daha fazla şey var galiba. Biz lisedeyken yeterki Avrupa maçı olsun Efes, Ülker, Fenerbahçe diye ayırt etmez giderdik. İnsanlar artık evlerinde internet ya da play station başından kalkamıyor.

Fark yiyen sadece Fenerbahçe Ülker değil. İlk maçlarda çok farklı sonuçlar oluşmuş. Bu durum güçlüyle güçsüzün arasındaki uçurumun arttığının işareti. İlk haftanın şimdiye kadar oynanan 7 maçında galip gelen takımların attığı farkın ortalaması 19,4. Gecenin tek çekişmeli maçı olan CSKA - Moroussi müsabakasını çıkarsan durum daha da feci.

Gecenin tek sürpriz sonucu vardı. O da ne olduğunu bilmediğim, kapalı kutu Ewe Basket'in, Euroleague'in başarısız gediklisi Prokom'u deplasmanda yenmesi oldu. Sevindim aslında. Prokom'a 2007'den gelen bir kıl olmuşluğum var. Sürekli içerde dışarda yendiğimiz takımın Top 16'da hem de uzatmada bizi yeneceği tutmuştu.

20 Ekim 2009 Salı

Alper Yılmaz Basketbola Devam Ediyor

Alper Yılmaz idari menajer olarak Efes Pilsen'de göreve geçmişti. Cumhurbaşkanlığı maçında madalya töreninde de gördüm. Aktif sporculuk hayatına devam etmeyeceğini düşünüyordum. Ama öyle olmamış. Demekki içindeki basketbol oynama isteği devam ediyormuş. Belki de ek gelir olsun diye oynuyordur. :)

İkinci ligde, Efes'in pilot takımı Pertevniyal'de oynamaya devam ediyormuş. İlk hafta Trabzonspor karşısında 3 sayı, 1 ribaund, 2 top çalmayla oynamış. İstatistiği burda.

Gerçi Alper Yılmaz oynayacak olduktan sonra ne anladım ben pilot takım uygulamasından diyeceğim geliyor ama kelepçenin hala sahalarda olduğunu öğrenmenin keyfini yaşıyorum. Bu seferlik mantıki değerlendirme yapmayayım. Çünkü Naumoski'den sonra hala salonlarda olduğu haberiyle şaşırdığım ve sevindiğim ikinci kişi oldu.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Kısa Kulvar Yaklaşıyor


Şimdiye kadar olmaz be diye geçiriyordum kafamdan. Ama iş ciddiye binmeye başladı. 13. Kısa Kulvar Avrupa Yüzme Şampiyonası için biletler satılmaya başladı. Biletler burda. Milyonlarca dolarlık yatırım alakasız bir organizasyona kurban ediliyor.

"Aziz Yıldırım, çizmeyi aşmıştır. Kendisini aklı selime davet ediyorum. "

Bu sözler Tuncay Özilhan'a ait. Böyle tartışmaların basketboldan aldığım zevkin içine ettiğini en başta söylemeliyim.Açıklamanın tamamı şöyle:

"YILDIRIM ÇİZMEYİ AŞTI"
"Hukuki sürecin devam ediyor olması nedeniyle bugüne kadar basın bültenleriyle kamuoyunu bilgilendirmenin dışında bir açıklama yapmadık. Ancak Aziz Yıldırım'a atfen dün Haber Türk gazete ve televizyonunda yayınlanan haberlere cevap verme zorunluluğunu hissediyorum. Aziz Yıldırım, çizmeyi aşmıştır. Kendisini aklı selime davet ediyorum. Efes Pilsen Spor Kulübü ile ilgili açıklamalarını hem kastını, hem de haddini aşan beyanlar olarak değerlendiriyorum.

Türk basketbolunun 33 yıldır hizmetinde olan; başarıları ve gerçekleştirdiği ilkleri ile anılan, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da Euroleague, FIBA ve NBA nezdinde itibara sahip Efes Pilsen Spor Kulübü ile ilgili bilgilerini gözden geçirmesinde fayda görüyorum. Eğer arzu ederse, basketbol tarihimizin 100 yılını anlatan ve camia tarafından çok beğenilen kitabımızı kendisine gönderebilirim.(1)

Böylece, Fenerbahçe takımında geçmişte ve günümüzde forma giyen basketbolcuların bazılarının çocuk yaşta geldikleri Efes Pilsen Spor Kulübü'nden yetiştiklerini, bugün NBA ve Avrupa takımlarında başarıyla forma giyen sporcularımızın Efes Pilsen Spor Kulübü'nden geçtiklerini de öğrenmiş olur.(2)

Ayrıca yine Efes Pilsen Spor Kulübü'nün alt yapısından başlayarak A takıma kadar yükselmiş; başarılar kazanmış, sadece Türkiye'de değil Avrupa'nın büyük kulüplerinde koçluk yapmış ve yapmakta olan antrenörlerimizden de haberi olur.(3)

"DOPİNG ÇOK HASSAS BİR KONU"
Efes Pilsen Spor Kulübü Türk basketbolunun Türkiye Ligi, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı en fazla kazanmış takımıdır. (4)

Biz basketbola hizmetimizi sadece Spor Kulübümüzün çatısı altında yapmıyoruz.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile birlikte altı yıldır ülkemizin dört bir yanında organize ettiğimiz "Efesle İlk Adım" ücretsiz basketbol okulları ve daha öncesinde birçok şehrimizde düzenlediğimiz basketbol okullarıyla çocuklarımıza spor imkanı yaratıyor, gelişmelerine ve sağlıklarına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. (5)

Doping çok hassas ve karışık bir konu. Efes Pilsen Spor Kulübü'nün 33 yıllık tarihinde iki vakası var. Biri saçları dökülmesin diye kullandığı ilaç nedeniyle sıkıntı yaşayan Ermal ki o madde artık yasaklı maddeler listesinden çıkarılmış durumda, diğeri de Kerem.

"BİLEN VARSA GELSİN SÖYLESİN"
Kerem ile ilgili konu henüz hukuki değerlendirme aşamasında. Karar açıklanmadı. O nedenle herkesin konuya ilişkin açıklama yaparken dikkatli olması ve sürece ve karar vericilere etki yapmamaya özen göstermesi gerekir diye düşünüyorum. Biliyoruz ki her kulüpte sporculara ergojenik yardım yapılıyor. Yani vitamin, mineral ve enerji içecekleri veriliyor. Fenerbahçe kulübünde de yapılmakta. Cathine maddesinin hangi yolla alındığı konusunda bilgimiz yok. Araştırıyoruz. Bu işi bilenlere, farmokologlara danışıyoruz. Bildiği olan varsa gelsin paylaşsın. Ne olduğunu birlikte ortaya çıkaralım.

Şunu açık ve net söylüyorum. Efes Pilsen Spor Kulübü kurumsal yapısı ve etik anlayışı ile tanınmış bir kulüptür. Organize işlerin içinde hiçbir zaman olmamıştır. Asla olmayacaktır.

Ne olduğunu, nasıl olduğunu araştırıyoruz. Bulduğumuzda da gereğini yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Kaldı ki Aziz Yıldırım önce kulübünün basketbol(6), voleybol(7), yüzme(8) ve kürek(9) gibi branşlardaki doping sabıkalarına baksın. Hatırlamakta zorluk çekerse internette yapacağı kısa bir gezinti anılarını tazelemesini sağlayacaktır.(10)

"SALON KONUSUNA GELİNCE..."
Keşke sadece salon yaparak spora katkı yapılabilseydi. Evet Fenerbahçe kulübü salon yapıyor ama biliyor musunuz ki o salon aslında yapılması planlanan alış-veriş merkezinin yan unsuru. Yani yapılacak alış-veriş merkezinden jenere edilecek para ile yapılacak bir yatırım ve arsası hediye ve tahsisli. Açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Aynı şartlarla biz de bir salon yapmaya hazırız.(11) Zaten uzun yılardır merkezi bir yerde arsa arıyoruz. Buyursunlar gelsinler. Konuşalım, görüşelim. Aziz Yıldırım sanırım Efes Pilsen Spor Kulübü'nü de yönetmek istiyor. Bütçe detaylarına kadar girmiş.

Ama bilmediği şey, telaffuz ettiği meblağ bizim sadece basketbol takımımıza değil Türk sporuna yaptığımız tüm katkıları içeriyor ki buna büyük kulüplerin sporsorlukları da dahildir.(12) Aziz Yıldırım Başbakana şikayette bulunacakmış. Bu bilgileri edindikten sonra Başbakana ne konuda şikayette bulunacağını merak ediyorum. Eğer takımının her yenilgisinden sonra rakip takımın küme düşürülmesini isteyecekse ve Başbakana gidecekse Türkiye'nin çekeceği var demektir. Fenerbahçe'nin şampiyon olması için Efes Pilsen Spor Kulübü'nün küme düşürülmesi isteniyorsa o başka. Play-off finalinde meydana gelen olaylar yüzünden 5 maç ceza aldılar. Şu anda maçlarını seyircisiz oynuyorlar. O dönemde Aziz Yıldırım bir telefon açıp özür bile dilemedi.

Başta da söylediğim gibi, bu güne kadar devam eden hukuki süreci etkilememek için suskun kalmayı tercih ettik. Ancak artık bu aşamadan sonra Basketbol Federasyonu yetkililerini gereğini yapmaya davet ediyoruz. Süreci ve karar vericileri etkilemeye çalışanların disiplin kuruluna sevk edilmelerini bekliyoruz"

19.10.2009
Kaynak : DHA

Her ne kadar bu tartışmalardan hoşlanmasam da açıklamalara şerh düşmekten kendimi alıkoyamadım:
(1) 100 yıl Almanağı
(2) Yetişenler için: Mirsad Türkcan, Ömer Onan, Hidayet Türkoğlu vs. Geçenler için: Mehmet Okur, Hüseyin Beşok
(3) Aydın Örs, Ergin Ataman, Oktay Mahmuti, Ekrem Memnun, Hakan Demir vs.
(4) 13 Türkiye Şampiyonluğu, 10 Türkiye Kupası, 8 Cumhurbaşkanlığı Kupası
(5) Basketbol Okulu, Seminer
(6) Kaspars Kambala
(7) Burak Hascan
(8) Esra Gizem Papila
(9) Özkan Özdek
(10) Hakikaten internetten bulması çok kolay oluyor.
(11) Bu ve bu
(12) Sayfanın en altındaki sponsorlar listesi sağdan 4.
(13) Daha önce de Fikret Ünlü'nün kapısına gitmişlerdi. Kapatırız he diye sızlanmalarının üzerine Efes Pilsen ve Ülker yayın ihalelesinden kendi paylarına düşenleri onlara dağıtmıştı. Burdan, burdan, ve de burdan bakılabilir. İnternette çok daha fazla bağlantı var.

Efes Lige Galibiyetle Başladı

Yolda olduğum için Mersin maçını izleyemedim. İstatistiklere baktığımda Efes'in ilk çeyrek sayısına Mersin'in anca ilk devre sonunda ulaşabilmesi maçın çok erken bittiğini gösteriyordu. Rakocevic'in dinlendirilmesine ve bir süredir mutsuz bir ifadeyle dolaşan Nachbar'ın istekli oynadığını duymama sevindim. Bir de Asım Pars'a çok güzel bir blok yaptığını duymuştum. Ntvspor'da fotoğrafını görünce dayanamadım ekledim.

Efes Mersin'den gelip Litvanya'ya gidecek. Mersin'e gitmeden önce de Ankara'daydı zaten. Çılgın fikstür şu an Efes'in en büyük rakibi. Lietuvas maçını da kazanabilirse bu şehirdışı seyahatler bir süreliğine duracak. Hem Türkiye hem de Avrupa maçları İstanbul'da olacak.

Maç sırasında yoldaydım. Bandırma - Yenikapı feribotuna yetişmeye çalışıyordum. Feribotta Erdemir'li basketbolcuların bir kaçı ve koç Ahmet Çakı vardı. Banvit'ten Barış Özcan da feribottaydı. Erdemirliler'in neşeleri kaçıktı. Maçı kaybetmiş olmalarına verdim. Makara kukara yapsalar belki merhaba der sohbetlerine de katılırdım.

17 Ekim 2009 Cumartesi

İşte Madalya

Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda madalya töreninden sonra kulüp müdürü Ziya Bey kendi madalyasını Efesliler'e verdi. Madalyayı haketmişiz. Çok mutlu olduk. Kupada katkımız olduğunun lisan-ı hal ile ifadesiydi.

Ortaokul 3'ten bu yana Efes maçlarındayım. Böyle bir taraftar - kulüp yakınlaşmasına ilk defa tanık oluyorum. Bu işe ilk başladığımızda bırakın yöneticileri, oyuncular da koç da yüzümüze bile bakmazdı. Potansiyel olarak, olay çıkaracak it kopuk tayfası olabilirdik. Deplasman maçlarına taraftarın gitmeyeceğine dair Emniyete yazı verilen günlerden deplasmana otobüsle giden günlere geldik. Artık madalyamız bile var.

16 Ekim 2009 Cuma

Şampiyonluk Bizim Kupa Bizim Diğer Kupa da Bizim

Ergin Ataman'ın dediği gibi Türkiye'nin en iyi takımının kim olduğunu herkes gördü. Sezonun 3 kupasını da kazanmış olduk.

Benim bildiğim kadarıyla Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda Türkiye Ligi ve Türkiye Kupası olmak üzere iki farklı organizasyonun şampiyonları karşılarşır. Fenerbahçe Ülker kupaya play off finalisti olarak katıldığına göre Efes Pilsen diğer organizasyon olan Türkiye Kupası'nın şampiyonu olarak katılmış oldu. Bu bence abukluktur.

Maça İstanbul'dan otobüsle 27-28 kişi olarak gittik. Maçtan önce maske sürprizimizin yine bizim hatamız sonucu basına sızmasının üzüntüsü vardı. Biz de ikinci bir hamle yapıp Kambala maskeleri yaptırdık. Özellikle Kambala maskeleri o kadar aceleye geldi ki sadece basılı hali vardı. Gözlerini falan otobüste biz kestik. Kerem maskelerinin de sadece lastik takma işini biz yaptık. Az önce Hürriyet'e bakıyordum. Şöyle bir haber yazmışlar. Haberin maskelerle alakalı kısmı külliyen yalan. Efes Pilsen yönetiminin maske ile hiç bir alakası yok. Onlar da basından öğrenmiş. Maç sabahı Ziya abi gelip maske meselesinin doğru olup olmadığını sordu. Yapmasak iyi olur dedi. Biz salonda maç öncesi hala Kerem Gönlüm maskelerinin lastiklerini hazırlarken Çetin Çeki'den maske işini iptal etmemiz ricası geldi. Rakibin pankartlarının da açılmasına izin verilmediğini söyledileri. Önce makul geldi. Madem pankart yok biz de uyarız diye düşündük. Ama FB Ülker tribünlerinden muhtelif pankartlar açılınca biz de kaldırdığımız Kerem maskelerini çıkardık. İndirin uyarısı geldi. Tamam dedik. Maçın ilerleyen zamanlarında FB Ülker tarafından başka pankartlar açılınca Kambala maskelerini meydana çıkardık. Diğer pankartklarımız şöyleydi: "Yuvana hoşgeldin Kuqo" "Kerem Gönlüm'üzde" "Şampiyonluk Bizim Kupa Bizim"

Otobüs yolculuğu zevkliydi ama şoförümüz çok yavaştı. Ankara'ya varmamız da Ankara'dan dönmemiz de normalin üzerinde zaman aldı.
Maç sabahı kulüpte koşuşturmaca olduğunu Ermal'in belgelerinin maça yetiştirilmeye çalışıldığını, hatta ne olur ne olmaz diye acilen yaptırılan formasının da bir arabayla sabahtan yola çıkarıldığını öğrenmiştim. Ama Ermal'in sahada olacağına dair bilgimiz yoktu. Salona girdiğimizde ilk sürpriz Ermal'i sahada ısınırken görmemiz oldu. Böylece pankart işe yaramış oldu. Salonda olur mu dediğimiz Ermal'in sahada olmasına herkes çok sevindi.

Maçta sıkıntı yoktu. Gergin bir ortam olsa da birlikte içeri girdiğimiz Fenerlilerle hiç bir sıkıntı yaşamadık. Salonda da küfür çok az oldu. Tabi bazı elemanların uzaktan sizi bitiricez tarzı parmak sallamalarının üzerinde durmuyorum. Hangi gençlik kulübünün maçına gitsek başımıza gelen şeyler.

Ankaralı Efesliler İstanbullular'dan aşağı değildir. İyi bir organizasyon yapılmış. Salonda kaydadeğer bir topluluk vardı. Ankaralı Efesliler'e teşekkür ediyorum.

Maça ilişkin yazılabilecek çok şey var. Ama harika bir gün geçirdik. Sabahın 5'inde eve varabildiğim için kendime tam gelemedim. Sesimi de Ankara'da bıraktım. Zaman geçtikçe yazarım. Belki maçı da değerlendiririm.
Aşağıdaki fotoğrafta ben de varım. Ama maskeliler arasındayım. Görünce paylaşayım dedim.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Ermal Transferi ve Facebook

Efes Pilsen'in (Ali Işık hariç) sadece 4 tane Türk oyuncusunun kalması ve bu Türk oyuncunun pota altında görev yapması gerektiğini düşündüğümüzde Ermal'in transferi oldukça iyi bir transferdir. Sadece bu gerçekler bile bu transferi çok değerli kılar.

Açık bir şekilde belli ki Efes Pilsen'in 4 numaraya ihtiyacı vardı. Peki Ermal 4 numara mı? 4 numara için yeterince hızlı ve zıpzıp değil. 5 numara için fazla kısa. 4,5 diyebiliriz Ermal için. Ermal de bu özelliğinin farkında. Onun için halter çalışıp güçlü durmayı öğrenip daha iyi bir 5 numara olmaya çalışıyor. Tıpkı dış şutunu geliştirip daha tehlikeli bir 4 numara olmaya çalıştığı gibi. Her iki pozisyonda oynamasını sağlayan ribaud kovalama hırsı için ise Allah vergisi diyebiliriz. Ermal bunun üzerine yüreğini ve istekliliğini de koyuyor ve her iki uzun pozisyonunda da süper star kıvamında olmasa da Avrupa çapında çok önemli bir oyuncu halini alabiliyor.

Ve yine açık bir şekilde belli ki Efes Pilsen'in kaliteli bir Türk oyuncuya ihtiyacı vardı. En başta da söylediğim gibi her türlü teknik incelemenin ötesinde, Efes Pilsen'in 4 kişilik Türk oyuncu rotasyonunu 5'e çıkardığı için bile bu transfer başlı başına yararlıdır.

Bir önceki yazımda da söyledim. Ermal'in transferinden facebook mesajı sayesinde emin olabildim. Forumumuzun büyüğü Önder Abi bununla yetinmemiş Ermal'e yazmış. Onun iznini almadım ama efesliler.org'da paylaştığından buraya yazmakta da beis görmüyorum:

Ermal Kuqo ve Sen arasında
Önder Sarıkaya 14 Ekim, 10:18
Hoş geldin Ermal! Senin yerin ayrı Efesliler için.

Ermal Kuqo 14 Ekim, 10:35
Onder abi tesekkurler, benim icin de sizin yeriniz ayri! Geri donmek istememde sizin de payiniz var

Ermal Yuvaya Döndü

Basketbol sitelerinde ve hatta Federasyon'un sitesinde bile yazmasına rağmen emin olamadım. Ama Ermal'in Facebook mesajını içimi rahatlattı:

"Verdikleri değer ve gösterdikleri ilgiden dolayı Beşiktaş'a ve Burak Bıyıktay'a sonsuz teşekkürler, ama beni Ermal yapan Efes Pilsen'dir, burası benim evim! Hayırlısı..."

Hayırlısı Ermal Kuqo. Evine hoşgeldin! Biz seni çok özlemiştik.

13 Ekim 2009 Salı

İlk Tur Fiyaskosu


Teknosa Türkiye Kupası'nın ilk tur maçları, kazanılan 2 maç da dahil olmak üzere, Efes Pilsen için fiyaskodur. Üst tura çıkmak için başka bir takımın mucizevi üçlüğüne mahkum kalmak yeterince aşağılayıcı. Beşiktaş Cola Turka'yı da dürüst oyunlarından dolayı tebrik ediyorum.

Takımın oturmadığı, huzursuzluk olduğu çok açık. Ergin Ataman ya sinirli ve saldırgan ya da pasif ve tavırlı. Basın toplantılarına bile katılmıyor. gerçi nesine katılacak? İki kamera 2 gazeteci... Nachbar'ın yüzü sürekli asık. Serkan Erdoğan Efes'e geldiğinde öyleydi. Daha ilk maçtan yüzü düşmüştü. Nachbar'da da değişen bir şey yok. Takımı izlerken ben keyif almıyorum.

Bu arada Efesliler.org'dan iki dedikoduyu paylaşayım. Birincisi Ermal Kurtoğlu ile ilgili. Ermal'e teklif gitmiş. Ama bütçe sıkıntısından dolayı düşük bir teklif gitmiş Ermal de kabul etmemiş. Teklif Kerem Gönlüm'ün durumuna göre yenilenir mi bilemiyorum.

İkincisi Kasun'la ilgili. Kasun'un son iki maçtır oynamamasının nedeni sakatlığıymış. Oynamayacak kadar olmasa bile riske edilmeyecek kadar bir sakatlığı varmış. Cumhurbaşkanlığı Kupası'na saklıyorlardır onu diye tahmin ediyorum.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Kepez Karşısında Fiyasko

Kepez'i küçümsemek haddime değil. Takımda saygı duyduğum çok önemli oyuncular var. Koçlarına zaten söylenecek söz bulamıyorum. Türkiye'ye geri döndüğünde çok sevinmiştim. Ama neticede sen de Efes Pilsen'sin. Bu maçı kazanmak ve Türkiye Kupas'ında son 8'e çıkmak için başka maçların sonuçlarına mahkum kalamazsın. Geçen senenin başında da bir Banvit mağlubiyeti vardı. Takımın silkelenmesini sağlamıştı. Bu maç da umarım böyle bir işlev görür. Çünkü BJKCT karşısında güç bela elde edilen galibiyet yeterli alarmı takıma vermemiş.

Öncelikle söylemeliyim ki maçı izlemedim. Sadece istatistikler ve İzmir'de izleyen arkadaşların anlattıkları üzerinden maçı anlamaya çalıştım. Ama herhangi bir maçtan bağımsız olarak söyleyebilirim ki Kerem Gönlüm'ün oynayamadığı bir ortamda Efes Pilsen'in yabancı kısıtlaması yüzünden Türkiye'de uzun sıkıntısı vardır. Çünkü takımda sadece 2 tane uzun var. Biri Mario Kasun, diğeri Kaya Peker... Efes Pilsen Türkiye'de oynatabileceği 6 oyuncudan 5'ini sahada tutabiliyor. Efes'in uzun sıkıntısından dolayı, oynatmak zorunda olduğu sadece 1 yabancı oyuncusu var o da Mario Kasun. Ama gördük ki Mario Kasun sahada yok. Kasun'un oynatılmamasının sakatlık dışında mazereti olamaz. Kasun'u da dışarda bırakırsan Kepez'e ribaundlarda üstünlük kuramazsın. Ribaundlarda Kepez 31-28 önde. Daha dikkat çekici husus Efes pota altındaki 33 ribaunddan 16'sını Kepez almış. Yolgeçen hanına dönmüş Efes potaaltı.

Ayrıca dikkat çekici bir husus da Efes'in denediği 3 sayılık atışlar. Geçen sene FB Ülker'i bu konuda çok eleştirmiştim. Pek çok maçlarında 3 sayılık atış denemelerinin sayısı 2 sayılıklardan fazlaydı. Efes Pilsen de bu maçta aynı şeyi yapmış. 23 tane 2 sayılık atış denerken tam 36 tane 3 sayılık atış göndermiş. Böyle bir oyun anlayışıyla maç kazanabilirsin ama başarı kazanamazsın. Kepez maçında nispeten yüzdeli girmiş üçlükler ama onlar bile yetmemiş.

Bir de Ergin Ataman'ın CSKA maçındaki tavırlarının bu maçta da aynen devam ettiğini öğrendim. Önce takımın girdiği krizi kendi çözmesi için bekleme, sonra geç alınan molada bağırıp çağırıp taktik yazılan levhayı yere çarpma, sonra da küstüm oynamıyorum diye sandalyesine geçme. Ergin Ataman'ın sadece kötü oyuna kızdığını zannetmiyorum. Eminim arka planında başka bir şey vardır. Öğrenirsem paylaşırım.

Önceki yazımda "EFELERİN EFESİ" pankartının net fotoğrafını koyamamıştım. Ajansspor'da görünce onu da paylaşayım dedim.

11 Ekim 2009 Pazar

Teknosa Türkiye Kupası ve İzmirli Efesliler

İzmir'de geçirdiğim 6 hafta boyunca bir kaç İzmirli Efesli arkadaşla tanışmıştım. Hepsi çok iyi çocuklar, arkadaşlardı. BJKCT ile oynanan kupa maçını izleyemedim ama İzmir ve Manisa'dan Efesli arkadaşlar salonda takımı yalnız bırakmamışlar. Pankartlarını da hazırlamışlar.Yüreğinize sağlık çocuklar.

İlk pankart Efesliler.org'un ortak aklının sonucu:


İkinci pankartın net fotoğrafı yok. Fotoğraf Basketdergisi'nden. Tamamı "EFELERİN EFESİ" şeklinde:

9 Ekim 2009 Cuma

Efes Pilsen: 73 - CSKA Moskova: 83


Efes Pilsen bu sefer CSKA'ya yenildi. TÜBAD turnuvasını da düşününce 7 günde 5 maç takımı sanki biraz yormuş. Maça geç gidebildim. Girdiğimde de fark oluşmuştu. Efes farkı eritmeye çalıştı. Bir kaç kez fark kapanacak noktaya geldi. Ama oralarda da dış şutlar girmedi. Hala Rakocevic'e uygun şut imkanı üretilemiyor. Nachbar aslında iyi şutör. Ama o da devreye giremedi. Zaten hem Nachbar hem de Santiago henüz takımın oyununa adapte olmuş durumda değiller.

Maçtan en ilginç gelen nokta Ergin Ataman'dı. Zıp zıp zıplayan oyunun her anına müdahale etmek isteyen bir adamdır Ergin Hoca. Hatta ilk maçta pozisyon pozisyon, oyuncu oyuncu direktiflerini göndermişti. Bu maçta ise yerinden hiç kalkmadı. Tüm maç boyunca kollarını göğsünde kavuşturup maçı izledi. Ufuk Sarıca takımın başında gibiydi. O da tam anlamıyla koç gibi davranmadı. Yani dünkü maçta Efesli oyuncular nerdeyse koçları olmadan kendi bildikleri gibi sahadaydılar. Dün fazla sinirliydi Ergin Ataman. Bağırıp çağırmıştı. Taktik yazdığı levhayı yere çarpmıştı. Bugünkü silik halinin dünle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Efes Pilsen belki yorgunluktan belki de Ergin Ataman'ın tavırlarından dolayı maçı çok fazla sahiplenemediler. Kritik anlarda ise şutlar girmeyince fark kapanmadı. Maç CSKA'ya gitti. Yalnız bu kötü günde bile Efes Pilsen'in potansiyeli açık bir şekilde görünüyor. Yeni transferler takıma adapte olursa Efes Pilsen'in genel olarak çok iyi bir performans göstereceği belli oldu. Genel olarak diyorum çünkü takımda 4 numara sıkıntısının olduğu Nachbar'ın bu pozisyonun adamı olmadığı, 3 numarada oynaması gerektiği anlaşılıyor. Kerem Gönlüm'ün alacağı cezaya göre bir transfer gelebilir mi acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

CSKA hala dış oyuncularıyla kazanıyor. Takımın bütçesi azalınca sadece uzun oyuncuları göndermişler sanırım. Siskauskas ve Holden'ı izlemek benim için keyifliydi. Severek izlediğim Planinic de bu maçta sahaya çıktı ama bir varlık gösteremedi.

Ayhan Şahenk'te ortam güzeldi. Dünkü maçta olup bu maça gelen çok arkadaşımız olmasına rağmen seyirci sayısı fazlalaşmıştı. Sanırım bir yerden öğrenciler gelmiş. Efesliler'den daha önce görmediğim arkadaşlarla da tanıştık. Büfede satılan sosislilerin de tadına baktık.

Hazırlık maçları bitti. Türkiye Kupası ile de olsa sezon başlıyor.

8 Ekim 2009 Perşembe

Efes Pilsen: 81 - CSKA Moskova: 74

Abdi İpekçi'ye uzun süre gitmediğimde orayı özlerim. Ne de olsa basketbolla olmasa bile canlı canlı basketbol maçı izlemekle orda tanıştım. Ama Ayhan Şahenk'i bir türlü benimseyemedim. Uzun bir aradan sonra Efes Pilsen CSKA maçı için Ayhan Şahenk'teydim. Salonda olmak güzel. Efesliler.org'dan arkadaşlarımı salonda gördüğüm için de ayrıca keyif aldım.Ama İpekçi'nin localarında maç izlemenin keyfini hiç bir şey vermiyor.

Salonda ortalama bir lig maçında olduğu kadar seyirci vardı. İki Euroleague takımının mücadelesinde daha fazla insan olmalıydı. Ama sonuçta sporu değil spor kulüplerini seven bir ülke olduğumuzdan bu normal.

Maç 7'de başladı. 6'da işten çıkıp 7'de Ayhan Şahenk'te olabilmek kolay bir şey değil. Yine de ben çok fazla geç kalmadım.Benim gibi geç gelen arkadaşlar oldu. Maçın ikinci yarısına yetişebilen de vardı.

Maç yazısı yazmayı pek beceremem. Ama gözüme çarpan bir kaç husus var. Onları paylaşayım.

Öncelikle CSKA'nın uzun rotasyonu çökmüş. Kısa geçmişte Van Den Spiegel, David Andersen, Terrence Morris, Erazem Lorbek, gibi adamları gördüğümüz pota altındaki oyuncuların hiçbiri yoktu. Açıkçası sahaya çıkan uzunu da tanıyamadım. Arkasında adını güçlükle okudum. Sokolov'muş. Gerçi adını öğrenmem bir şey ifade etmedi. Çünkü hatırlayamadım. Ama Efes Pilsen pota altında yeterince etkili olmadı. Santiago'nun henüz yeterince forma girmemiş olduğu açık. Kasun geçen seneki seviyede. Kaya Peker dönem dönem öyle patlamalar yapıyor ki kariyerinin en olgun dönemlerinde. CSKA pota altındaki zaafının farkında olduğundan pota altına top indirilmemesi için olağan üstü gayret gösterdi. Çoğu zaman da başarılı oldu. Santiago'nun adı hala etkili sanırım. Özellikle Santiago klasik pivot hareketlerini yapabileceği tarzda pası çok az alabildi. Efes Pilsen'in ordan yeterince en subjektif nedeni ise potaların sert olmasıydı. Santiago, Kaya ve Kasun'un kaç tane basit ve boş turnikesi potanın içinden çıktı hatırlayamıyorum. Ayrıca savunma anlamında Kerem'in yokluğu çok hissediliyor. Kasun ve Santiago'da şimdilik savunma sertliği yok. Kaya'nın oyunda olması sertlik seviyesini hemen bir üst düzeye çıkarıyor.

CSKA'nın uzunlarına inat kısa rotasyonu hala harika. Genelde pota altı mücadeleleri göze hoş gelir. Ama bu maçta üç sayı çizgisi etrafındaki mücadele de hoşuma gitti. Bir tarafta Siskauskas, Holden, Langdon diğer tarafta Rakocevic, Shumpert, Smith

Nachbar çok fazla süre almadı. Biz tribünde sohbet muhabbet ve de makara halindeyken sanırım bir hata yaptı. Alınan molada Ergin Ataman çok kızdı. Bağırıp çağırdı. Taktik çizilen levhayı Nachbar'la arasında bir yere doğru attı. Nachbar'ın yüzü düştü tabi böyle olunca. Ergin Ataman bir daha da oyuna sokmadı Nachbar'ı.

Rakocevic çok çok iyi bir 2 numara. Ama 1 numarada olmuyor. Oyun kurucu olarak sahada olduğu anlarda bence çok sırıttı. Rakocevic'in oynatması değil oynatılması gerekiyor. Ender Arslan bunu pek beceremedi. Umarım Kerem Tunçeri başarır.

Shumpert'ten söz etmezsem hakkaniyetsizlik yapmış olurum. Eli hiç titremedi. Gösterişsiz bir oyunu var. Sahaya çıkıyor ve yeksenak bir şekilde vazifesini yapıyor. Geçen sene final serisinde maçı nasıl bıraktıysa aynı şekilde devam ediyor.

Efes son hücuma 23 saniye gibi bir süre ve 2 sayı geride başladı. Nedense 17, 18 saniye gibi bir sürede hücuma başladılar. Ve bir kaç şutla zor buldular sayıyı. Sanırım CSKA'nın faul hakkının dolmamasından dolayı faul yapacağını ve bu sırada atılan şut da girerse basket faul olacağını düşündü Ergin Hoca. Faul olmazsa zaten normal hücuma devam edeceklerdi. Olursa ekstra bir sayı imkanıyla öne geçecekti. Ama beklenmeyen oldu. Efes 3 kere hücum etti. CSKA ise hiç faul yapmadı. Dolayısıyla Efes'in taktiği tutmadı. Son hücum için 8 saniyesi kaldı CSKA'nın. Sayı bulamayınca maç uzatmaya gitti.

Uzatma dakikalarında Efes lehine verilen bir karar CSKA'nın gardını düşürdü. Konsantrasyonlarını kaybettiler. Üst üste gelen sayılara karşılık vermediler. Langdon'ın son çeyrekte sakatlanması da bundan etkili oldu. Uzatmalarda oluşan fark Efes'in sadece olağan üstü dış atış kabiliyetinden değil CSKA'nın maçı bırakmasından da kaynaklandı.

Bir takımda iki tane Kerem olması olasılığı çok düşüktür. Hele ligin kalanında başka Kerem olmadığını düşününce... İkisinin de oynamama olasılığı daha düşüktür. Ama iki Kerem de salondaydı. Kerem Gönlüm'e yapılan tezahüratlar hoşuna gitmiştir umarım. Morale ihtiyacı vardır.

Bu akşam yine Ayhan Şahenk'teyim. Bu arada yeni formalarımızı aldık. Onun hakkında da sonra yazarım.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Efes CSKA Karşısında

Geçen sezon play offlar öncesinde Efes güçlü bir rakiple karşılaşmak için Moskova'ya gidip CSKA ile iki hazırlık maçı yapmıştı. CSKA da o maçlarla Euroleague Final 4'a hazırlanıyordu. Şimdi Moskova takımı iade-i ziyaret için İstanbul'a geldi. Bu akşam ve yarın akşam 7'de iki hazırlık maçı yapacaklar. Maçlar Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda ve ücretsiz.

Geçen sezonun hemen başında Panathinaikos'la da karşılaşmıştı Efes. Korkak tavuk Nicholas'ı ıslıklamak için iyi fırsattı. Arkadaşlar fırsatı kaçırmamıştı. Ben ise askerdeydim.

Bu sefer İstanbul'dayım. CSKA karşısında yeni ve güçlenmiş Efes Pilsen'i ilk defa canlı canlı izleme fırsatım olacak. Gerçek bir rakiple ilk defa karşılaşacağından Efes'in potansiyelini de test etmiş olacağız. Ayrıca yeni açık mavi formamı da teslim alacağım. Güzel bir ortam olacağından eminim. Geçen seneki finalden beri bir araya gelemediğimiz Efesliler.org'dan arkadaşlarımı görmek için iyi bir fırsat olacak. Tüm basketbolseverleri de maça bekleriz.

6 Ekim 2009 Salı

Rakocevic'in Rekoru

Igor Rakocevic iyi serbest atış atan bir oyuncudur. Son 7 sezonun 6'sında serbest atış yüzdesi %80'in altına düşmemiş.

Ve Rakocevic şu anda Euroleague'de en çok üst üste serbest atış sokan oyuncu durumunda. 2007-08 Euroleague finalinde CSKA karşısında 1 tane serbest atış kaçırmış. O atıştan sonraki 58 serbest atışı üst üste sokmuş. Bir sonraki sezonun gruplarının son maçında anca serbest atış kaçırmış. Yani 10. maçta... 58 serbest atışlık bu rekora henüz yaklaşan yok. En fazla yaklaşan oyuncu Litvanyalı Jasikevicius. Onun ulaştığı rakam ise 48 serbest atış.

Prkacin Devam Ediyor

Niksa bırakmamış. KK Zagreb takımıyla 1 sene daha basketbol oynayacakmış. Takımın resmi açıklaması burda. Onu basketbol piyasasına sunan Cibona Zagreb'di. Şimdi Zagreb'in daha mütevazi bir takımına gitmiş.

Bırakmasın zaten.. Geçen sene sonunda basketbolu bırakacağına dair haberler okuduğumda üzülmüştüm. Hırvatistan'ın Avrupa Şampiyonası kadrosuna alındığını öğrenince hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Onu sahada rakip formayla bile izlemekten keyif alıyorum.

Bir kaç sezon önce Efesliler.com için röportaj yapmıştım Prkacin'le. Basketbolu bıraktıktan sonra tekneyle denize açılmayı hatta zamanının çoğunu denizde geçirmeyi istediğini söylemişti. Demekki hayallerini 1 sene daha ertelemiş.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Yeni Sezona Doğru


1 haftadan daha fazla süren aranın ardından tekrar internete kavuştum. TÜBAD turnuvasında genelde son çeyreklere bakabildim. Final maçını ise hiç seyretmedim. Dolayısıyla da turnuva hakkında pek bilgim olmadı. Ama yeni oyuncuları, Rakocevic'i, Santiago'yu, Nachbar'ı Efes forması ile izlemekten keyif aldım. Bu kısa sürelerde Rakocevic'in oynatmaya çalıştığında değil de oynatıldığında ne kadar büyük bir silah olduğunu bir kez daha gözlemleme fırsatım oldu.

CSKA maçlarında ak koyun kara koyun belli olmaya başlar. Takımı canlı canlı izleyebileceğiz. Ayrıca CSKA'yı da izlemek keyifli olacaktır.

İzmir'de Teknosa Türkiye Kupası maçları var. D-Smart işkencesinden dolayı büyük ihtimalle maçları izleyemeyeceğim. 10-12 ekim arasında İzmir'de oynanacak maçlar. İzmirli Efesliler şanslı. Hem bu sene İzmir takımı sayısı arttı. Hem de geçen sene olduğu gibi 3 tane ekstra Türkiye Kupası maçı izleyecekler. İzmir'de çok sıkı Efesliler tanıdım. Hatta daha yazdan pankart hazırlamışlardı. Takımı yalnız bırakmayacaklardır.

3 gün sonra Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı var. Efesliler.org olarak şehirdışı organizasyonu yapmaya çalışıyoruz. Kulüp otobüs desteği sağlayabilir. Şu anda İstanbul'dan gelecek olan en az 20 kişi var. Ankara'daki en son Telekom maçında Obama'dan dolayı ulaşım kilitlenmişti. En azından Ankara'daki arkadaşların mazereti o yöndeydi. Bu sefer daha fazla sayıda Ankaralı Efesli takıma destek için salonda olacaktır. Aslında Cumhurbaşkanlığı Kupası için tek organizasyon bu değil. Basketbol camiasının, Efes Pilsen Kulübünün hazırlattığını iddia edeceğinden emin olduğum bir kaç güzellik var. Ama şimdi söyleyip sürprizini kaçırmayayım.

2 Ekim 2009 Cuma

Tatildeyim

Merak eden var mıdır bilmem ama yine de yazayım dedim. Bir süredir fotoğraftaki mekanda tatildeyim. Pazartesiye kadar da tatilde kalmaya devam edeceğim. İnternetten ve gündemden tamamen uzakta olmanın tadını çıkarıyorum. Saati 8 liralık kazık internete de sadece check in yaptırmak için girdim. Bu yazıyı da artizlik olsun diye yazıyorum.:)