31 Ocak 2011 Pazartesi

Efes Pilsen - Real Madrid Ocak Ayı Performansları

Real Madrid ACB'deki son maçında Manresa'yı deplasmanda 61-62 yenmiş. Maçta son top Manresa'daymış. Son hücumda Manresa sayı bulamamış. Real Madrid öyle kazanmış. Sadece maç sonuna bile baktığımızda Real Madrid'in zor bir galibiyet aldığı anlaşılıyor. Maçın istatistikleri burda.

Real Madrid bu galibiyetle 2011 ocak ayını kayıpsız geçmiş oluyor. Ocak ayında oynadıkları 8 maçın tamamını kazandılar. Bu 8 maçın 6'sı ACB'deydi. (Ancak bu ACB takımlarından hiç biri Euroleague takımı değildi.) Ocak ayında 2 tane de Euroleague maçı kazandılar. Bu 8 galibiyetten sonra bence kaybetme vakitleri geldi.

Efes Pilsen de ocak ayında 6'sı Beko Basketbol Liginde toplam 8 maça çıktı. Bu 8 maçta 7 galibiyet aldı. Tek mağlubiyet Fenerbahçe Ülker'e karşıydı. Ocak ayının ilk maçıydı. Yani Efes Pilsen Real Madrid karşısına üstüste 7 galibiyet ile çıkacak.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Efes Pilsen - Erdemir maçından

Efes Pilsen'in kaybedebileceği bir maçtı. Erdemir iyi asıldı maça. Efes Pilsen dönem dönem kendini sıkıp sonra rölantiye aldı.

Dikkate değer şeyler:

Rakocevic hala büyük bir hücum gücü ve büyük bir savunma gediği.. Olağan üstü dış atışlar ve turnikerel buldu. Maçta oyunda olduğu dönemlerde Erkan Veyseloğlu'nu tutuyordu. Daha doğrusu tutamıyordu. Erkan sayı bulmakta hiç zorlanmadı. Bu seneyi zaten iyi geçiriyordu. Bu iyi oyunu Rakocevic karşısında da sürdürdü.

Cenk Akyol bir ara oyuna girdi. Kötü de oynamadı. Hücumda pek fırsat gelmedi aslında ama savunmada uzun zamandır görmediğim kadar gayretliydi. Tribünlerden aferin Cenk sesleri yükselmişti. Kısa süre sonra Perasovic oyundan aldı. Çok morali bozuldu çocuğun. Ufladı pufladı. Haklıydı da.. Peras'ın elinde yokolup gidecek.

3. çeyreğe Efes Pİlsen çok kötü başladı. 4. çeyreğin sonlarına doğru ise harika bir geri dönüş başlattı. Bu durum Fenerbahçe Ülker ile oynanan son lig maçını hatırlattı. Orda da aynı geri dönüşü yaşamıştı Efes. Ama o maçta rakip güçlüydü ve geri dönüşün galibiyetle sonuçlanmasına izin vermemişti. Bu iniş çıkışlar Efes Pİlsen için çok tehlikeli oluyor.
Kenarda Ender Arslan - Flip Murray - Nachbar -Radu 4'lüsü vardı. Bir de küskün Cenk'i eklersek Türkiye ligi için kafaya oynaya bilecek sağlam bir ilk 5 çıkabilir. Efes Pilsen ise bu oyunculardan yararlanamıyor malesef.. Bu alternatif ilk 5'in fotoğrafı:

28 Ocak 2011 Cuma

Top 16'ya İyi Başlangıç

Top 16'da, yani en iyi 16 Avrupa kulübünün sadece 5'i ilk 2 maçını kazandı. Bunların 2'si Türk takımı. Bu daha önce hiç olmamıştı.

Son 5 yılda 25 takım Top 16'da ilk 2 maçını kazandı. Bunlardan sadece 4'ü play off'a kalamadı. Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker'den biri bunu becerirse %16'lık bedbaht azınlığa katılmış olacaklar.

İki takım da çok iyi iş çıkardı..

Partizan'ı yenmek büyük iş değildir. Partizan'ı Belgrad'da yenmek büyük iştir. Hele ki Efes Pilsen'in bir kalibre düştüğü bu son 2-3 yılda.. 1 yıldır her deplasman maçında kendi kendime sinir olup Sky Türk'ü kapatmaktan sıkılmışım. Efes Pilsen bundan sonra sadece İstanbul'daki maçlarını bile kazansa son 8'e kalacak. Tabi o noktada diğer takımlarla olan averajına bakılır.

Şimdi oyunculara hoşgeldin deme vakti.. Erdemir maçında yeni pankartlarla oyuncuları biraz eğlendirmeye ve yanında olduğumuzu göstermeye çalışacağız...

26 Ocak 2011 Çarşamba

Partizan'ın Top 16 Tişörtü

Partizan top 16 için özel tişört hazırlamış. Çok hoşuma gitti. İmrendim. Olsa, alırdım.

Efes Pilsen gibi kendi formasını bile satamayan bir kulüpten sonra böyle ürünlere hayran olmamak elde değil..

Forma ile ilgili olarak Efesliler forumunda paylaştığım bir anımı burdan da yazayım:

"Formasını bile satmayan bir kulübüz malesef. Sanalmagaza diye bir internet sitesi var. Yine Anadolu Grubunun... Ordan formalar satılıyordu aslında. Ama kulübün sanırım bundan haberi yokmuş. Maçta formaları üzerimizde görünce şaşırdılar. Nerden aldınız diye sordular. Biz de gururla sanalmağaza'dan dedik. Bir kaç gün sonra ordan satışları da kestiler:)"

25 Ocak 2011 Salı

Seri 9 Olmamalı

Efes Pilsen en son 13 ocak 2010 tarihinde Euroleague'de bir deplasman galibiyeti aldı. Normal sezonun son maçında Entente Orleanaise'ı deplasmanda yenebilmiştik. Yani 1 yılın üzerinde bir süredir yurt dışından üzgün dönüyorlar. Bizi de üzüyorlar. Efesliler olarak deplasman maçlarını zaman zaman Taksim'de izliyorduk. Artık toplandıkça sürekli kaybetmenin etkisinden sanırım yeni organizasyonlar yapılmıyor. Maçları evden izliyoruz. Canımızı evde sıkıyoruz.

Bu 1 yıllık dönemde tam 8 maç kaybetti Efes Pilsen. Sırasıyla Real Madrid, Maccabi, Siena, Union Olimpija, Panathinaikos, Valencia, AJ Milano, CSKA Moskova deplasmanlarından mağlup ayrıldık. Bu seriyi 9'a çıkarmamak için Belgrad'a gideceğiz. 22 bin kişinin önünde alınacak galibiyet çok güzel olacak.

Partizan eski Partizan değil. İstanbul'da Avrupa şampiyonu olan Partizan değil. 3 kez Koraç'ı kazanan takım da değil. Geçen sene final 4 yapan kadro da koç da yok ortada.. En büyük silahları salonları ve dolu tribünleri olacak.

23 Ocak 2011 Pazar

Efes Pilsen - Partizan : Son Galibiyet

Geçen sene İstanbul'daki harika Partizan galibiyeti.. Maç sonunda Efes kalibresinde takım değil. Aşırı sevinmeye gerek yok diye düşünmüştüm. Tek iyi parçası, koçu olan bir takımdı. Mc Calebb alt tarafı Mersin'den gelmiş ve Partizan'dan teklif aldığı için şanslı sıradan bir ABD'liydi. Rasic ve Kecman Efes'te en ufak başarılar elde edememiş vasat Sırp basketbolculardı. Maric, eh işte denilecek ama çok da beğenmediğim, Loren Woods ile eşdeğer gördüğüm bi uzundu. Sonra o Partizan ve oyuncuları beni utandırdı , F4 yaptı. Efes Pilsen çeyrek final bile göremedi..

Siena maçı sonrası, Partizan maçı öncesi

Eve bir süreliğine bilgisayar ve internet geldi.. Elimden geldiğince bir şeyler karalamaya çalışacağım.

Siena maçı bittiğinde en ufak bir sevinç hissetmedim. Sadece kaybetmemiş olmanın rahatlığı vardı o kadar.. Kazanılan hiç bir maçı kopartamamamın, zaman zaman çok ileri çıkıldığında bile rakibin geri geleceğini bilmenin stresi maçtan alınan keyfi azaltıyor. Maç yine son topa geldi.. Zizis yıllar önce AEK'da yaptığı şeyi, yani son saniyede imkansız üçlükle kazanmayı bu kez beceremedi. Ama bu Efes'in başarısı değil Siena'nın başarısızlığı idi. Mesela geçen sene Unicaja'nın sayesinde top 16'ya çıktığımızda ne kadar kötü hissetmişsem, Siena galibiyeti ile de aynı şeyi hissettim. Maça doluşmuş ilköğretim bebelerinin dışında gerçek izleyiciler, taraftarlar da benim gibi maç bitiminde sinirli idi.

Ayrıca, sadece 2 farklı galibiyetin top 16 sonunda ne kadar yetersiz olacağını da göreceğiz..

Maçta neler gördük?

Rakocevic'in ne kadar önemli bir hücum gücü olduğunu, ve savunmada tamamen etkisiz hiç bir işe yaramaz bir oyuncu olduğunu gördük. Sürekli adamını kaçırdı. Sıklıkla perdelere takıldı. Hücum oyuncularının her temasında geri kaçtı. Sert duramadı. Attığından daha fazlasını tuttuğu adamlardan yedi Efes Pilsen. Ama artık alıştık sayılır. Maç sırasında çok kızsak da artık diyecek bir şey yok. Eldeki ürün bu.

Efes Pilsen pota altında uzunların yaptığı savunmasında sorun yaşamaya devam ediyor. Ama bu eksikliği kapamak için forvetlerin üst düzey yardımlaşması da devam ediyor. Pota altına inen toplar, ister Vujcic olsun ister olmasın çembere rahatlıkla ulaşıyor. Maçın özellikle ilk bölümlerinde Rakovic, sonra da inanılmaz etkili oldu. Efes Pilsen forvetleri devreye girdikçe, 5 numara oynayanlar iyi savunmacı olmasa da 3 ve 4 numarların etkisi çok büyük bir eksikliği gideriyor.

Bunların dışında, Efes Pilsen'in kazanma isteği, mücadele gücü, kısa oyunculara yapılan baskısı ve bu baskıyı faulsüz yapması çok olumluydu.

Şimdi önümüzde Partizan maçı var. Partizan maçı hakkında da konuşuruz. Ama öncelikle şunu söyleyeyim: Tüm takımın birbirine bulaştırdığı hastalığın etkisinden kurtulmaları durumunda maçın favorisi Efes Pilsen