28 Aralık 2009 Pazartesi

El Classico'da 3 Efesli

İş çok, yazmaya hevesim yok. Arşivden bir fotoğraf daha... Dünkü El Classico'nun sadece adı vardı. Barça vurdu geçti. Sıradan bir maçtan tek farkı, deplasmanda bu kadar üstün oynamasıydı. (Maçı yayınlayan TRT'ye teşekkür ederim)

Geçmişteki El Classico'da 3 Efesli:

Mario Kasun
Charles Smith
Kaikouzis

25 Aralık 2009 Cuma

Rakocevic vs Bekir Yarangüme

Avrupa'da işler çok kötü gidiyor. Beko Basketbol Ligi'nin tadı zaten az. Bu sıralar uzun uzadıya yorum yapacak enerjiyi bulamıyorum kendimde. O yüzden son bir kaç yazıda olduğu gibi arşiv paylaşmaya devam edeyim.

İspanya'nın Gigantes Dergisi'nin kapağında o sıralar Real Madrid'de oynayan Igor Rakocevic var. Bekir Yarangüme de eşantiyon olarak karşımızda.

Fotoğraf 23 mart 2006'da Madrid'de oynanan maçtan. Ülker tabiki farklı mağlup. Rakocevic 22 sayıyla maçın en skorer oyuncusu.

24 Aralık 2009 Perşembe

Vasili Karasev vs Milos Vujanic

Efes Pilsen'in iki 2 numarası. Efes Pilsen'de 12 sezon arayla oynadılar. İkisi de hayal kırıklığı oldu. Gerçi Karasev, kara sevda oldu bizim için ama yabancı sınırlamasına takıldı. Vujanic ise sakatlıklarına kurban gitti.

Fotoğraf Sırbistan Karadağ - Rusya arasındaki Eurobasket 2003 maçından. Tam tarih: 05.09.2003
Karasev Efes'ten ayrılalı 6 sene olmuş. Vujanic'in Efes Pilsen'e gelmesine 5 yıl var.

Mustafa Abi Yaka Paça

Mersin BŞB maçı. Karşısındaki Ezra Williams. Mustafa Abi şimdilerde İTÜ'de coşuyor.
(Fotoğraf: TBF)

Fikstürüne kurban olayım

9 günde 4 maç. NBA misin nesin...

17.12.2009 20:15 Efes Pilsen - Unicaja Malaga
19.12.2009 17:00 Efes Pilsen - Tofaş
22.12.2009 18:00 Oyak Renault - Efes Pilsen
25.12.2009 19:00 Efes Pilsen - Darüşşafaka Cooper Tires

23 Aralık 2009 Çarşamba

Efesliler.com

Site Efesliler.com olarak kurulmuştu. Sonra çeşitli sorunlardan dolayı com uzantılı adres terkedilmişti. Şimdi efesliler.com yine bize ait. Artık efesliler.com'dan da Efesliler'in internet sitesine ulaşabilirsiniz.

Fotoğraf Moskova'dan. Dinamo Moskova maçı için deplasmana giden Efesliler'den..

21 Aralık 2009 Pazartesi

Haftasonu Afyon

Haftasonunu yukardaki mekanda geçirdim. Havuz Kaplıca otel kavramını lugatıma soktum. Havuzun sıcak kaplıca suyuyla dolu olmasının tek kötü özelliği var. Başka bir yerde soğuk suya giremem gibi geliyor. Ayrıca kaldığım iki akşam da önce Lig Tv'de futbol maçı sonra fasıl heyeti.. Her ne kadar iki futbol maçında da istediğim sonuçlar olmasa da fasıl keyifliydi.

Ayrıca daha önce yediklerimin sucuk olduğunu zannederdim. Yolların kesiştiği nokta, yani Afyon Özdilek'te sucuk ızgara ve kaymaklı ekmek kadayıfı muhteşemdi. Adana'da kebap yemekten sonra kutsala yakın tadlar hususunda ikinci sıraya yerleşti. Bir de lokum meselesi çok acaip. Kaymaklı lokumların alıştığımız lokum tadıyla alakası yok.. Kesinlikle tavsiye ederim.

Haftasonu keyif yaparak biraz da kızarak Efes Pilsen - Tofaş maçını izlemeyi planlıyordum. Televizyon vermedi. Efes Pilsen'in kazanmasının değil de kaybetmesinin haber değeri taşımasından dolayı hiç bir şey göremedim. Tamam, Efes Pilsen kadrosu Euroleague için kuruldu. Malaga maçının kaybedilmesinden dolayı benden fazla üzülen de azdır. Fakat sırf bu yüzden, Tofaş maçı aracılığıyla Efes'e giydirmeye de gerek yok. Beko Basketbol Ligi'nde güçler dengesinin bozuk olması Efes Pilsen'in kabahati değil.

Canlı yayın ve maç özeti olmadığından dolayı istatistik kağıdı ve Efesliler'den maçta olanların izlenimi ile yetindim. Maça ilişkin en heyecan verici ayrıntı Dusan'ın performansı. Dusan'ı Efes forması altında sadece Unicaja maçı öncesi ısınırken görmüştüm. Maçta süre alamadı. Geçen hafta Ankara'da olduğumdan Bornova maçı için İzmir'e gidememiştim. Bu haftayı da ıskaladım. Efesliler'den Hakan abimizin blogunda maça ilişkin güzel ayrıntılar ve Dusan'ın maçtan hiç bir yerde göremeyeceğiniz fotoğraflarına bakabilirsiniz. Haber burda

TBF ve Ceza

Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker finalinde yaşananlar için verilen 5 maçlık ceza yetersizdi. Fikstür ayarlanıp bu 5 maçın da önemsiz maçlara denk gelmesi sağlanarak ceza iyice düşürüldü. Böylece final maçında yenildiğinde sahayı basıp rakibi tüm unsurlarıyla linç etmenin önü açılmış oldu. Bundan daha önce de bahsettik. Tabi daha öncesinde milli takım koçunun hakemin arkasından koşup itmesinin uyarı bile vermeye değmeyecek bir hareket olduğunu da öğrenmiştik. Bunları bir kalem geçelim.

Bir kaç hafta önce Galatasaray Cafecrown - Fenerbahçe Ülker maçında da benzer hadiseler oldu. Saha basıldı. Rakip tartaklandı vs. Verilen ceza ise 2 maç seyircisiz oynama oldu. Şimdi federasyon bir açık çek daha verdi. Çok önemli bir maç öncesinde Taraftarını ayarlarsın. Sürekli küfür ettirip sahaya atılmadık şey bırakmazsın. Bir kaç tane gözü karasını da salarsın sahaya. Dövdürürsün rakip sporcuları. Korkacak bir şey yok. Ceza sadece 2 maç seyircisiz oynamak.

Federasyonun sporda şiddeti yüreklendiren tutumu devam ediyor. Saldırın, dövün, kırın geçin.. Fazla kafanıza takmayın. Ceza 2 maç seyircisiz oynamak... TBF Ceza denildiğinde all star devre arasında konser verecek bir repçi anlıyor sanırım..

19 Aralık 2009 Cumartesi

Dip Noktası İyice Belirgin Oldu

Düzenli olarak yenilmeye devam ediyoruz.. Ergin Ataman Efes Pilsen'in Avrupa'daki en kötü, laf olsun diye değil gerçekten en kötü performasına imza atmaya devam ediyor. Eğer bu takım top 16'ya yükselemezse -ki ben yükseleceğini düşünüyorum- Ergin Ataman istifa etmelidir. Etmezse istifaya davet edilecek zaten. Bu istifa Efes Pilsen'in Beko Basketbol Ligi Şampiyonluğunu kaybetmesine neden olsa da gereklidir. Bu kadar büyük paraların başarısızlık için harcanmıyor.

Unicaja Malaga maçında Efesliler'den bir kız arkadaşımıza ve onun yanındaki başka bir erkek arkadaşına iki lişi tarafından çirkin laflar söylenip omzuna bayrak sopasıyla vuruldu. Daha sonra da bizlere kol gösterip nah çektiler. Bunun üzerine önce ben arkadan da diğer Efesli arkadaşlar az daha o iki kişiyi linç edecektik. Şu an yaptığım şeyden dolayı utanıyorum. Ama aynı şey tekrar olsa bu sefer sinirimi kontrol edebilir miyim emin değilim. Yine de rahatsızlık verdiğim herkesten özür dilerim..

17 Aralık 2009 Perşembe

Unicaja Malaga Maçı

Çok maçlar kaybedildi. Umudumuz kırıldı. Şimdi yeni bir başlangıç zamanı. Bu grup daha çok su kaldırır. Belki Unicaja Malaga bir maç daha kaybeder de bizimle puanları eşitlenir. O yüzden iki şey istiyorum, ümit ediyorum. 5+ farkla galibiyet olsun. Dusan Cantekin maçın yıldızı olsun.
Maça ilişkin iki not vereyim.
Birincisi: Unicaja kendi taraftarıyla gelmiş. 40 kişi bu akşam Ayhan Şahenk'te olacak. Evlerine dönünce salonu nasıl anlatırlar merak ediyorum
İkincisi: Efes Pilsen Malaga'ya giderken aktara aktara zor ulaşmışdı . Adamlar ayarlamış charter seferini doğrudan uçmuş İstanbul'a. Yoldan tasarruf etmişler.
İki not demiştim ama ekleyeyim. Salon dolu olacak. Tüm biletler bitti. Maç kapalı gişe. Efesliler'den Fahir'den aldığım bilgilere göre davul korna organizasyonu da tamam. Onlar deplasmanda bizim potaya Hazreti İsa'nın fotoğrafını bile astılar dualar eşliğinde. Ben de bi fatiha göndermeyi planlıyorum:)

16 Aralık 2009 Çarşamba

Dusan Cantekin Euroleague Kadrosunda

Dusan Cantekin'den daha önce bahsetmiştim. Açıklama yapmaktan pek hoşlanmayan Efes Pilsen yüzünden aylar sonra ve iyileştikten sonra öğrendik ameliyat olduğunu. Daha sezon başında Efes Pilsen kadrosunda düşünülürken anca bu haftasonu Bornova maçında ilk defa kadroya girip sahaya çıkma fırsatı bulmuştu. hem iyi performansı hem de Kasun ve Ermal'in sakatlıkları Euroleague kadrosuna da girmesini sağladı. Haberi burada.

Bu arada Efes Pilsen'in 5 numara kadrosunu kağıt üzerinde göz kamaştırıyor. Mario Kasun, Daniel Santiago, Ermal Kuqo ve Dusan Cantekin. Bunların hepsi 5 numara. Hatta 4 numara olsa da yavaşlığından ve kadro seçiminden dolayı maçın büyük bir kısmını 5 numarada geçiren Kaya'yı bile dikkate alabiliriz. Bu durum iki şeyi düşündürüyor bana. Birincisi böyle bir uzun rotasyonuna ağmen Efes Pilsen'in hala maçların büyük çoğunluğunda hala pota altında etkili olamaması. İkincisi tamer Oyguç'un hem Efes Pilsen'in hem de Türk milli takımının tek pivot olduğu günlerden nereye gelindiği...

Ayhan Şahenk Spor Salonu ve Savunma

Ayhan Şahenk'te Euroleague maçı izlemeyi sevmiyorum. Salon Avrupa Ligi maçları için uygun değil. Güzel bir ortam da oluşmuyor. Ama Ayhan Şahenk'te Efes'in maçlarına bakıyorum. Rakibin sayılarına dikkat:

Entente Orleanaise: 64
Lietuvos Rytas: 62

Bir diğer Euroleague takımı Fenerbahçe Ülker ise 67 sayı atabilmiş. Yani bu salonda Efes Pilsen'e karşı henüz 70 sayıya ulaşabilen yok. Bu maçların her birini canlı canlı izleyen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Efes Pilsen bahsettiğim maçlarda büyük bir savunma performansı göstermedi. Dönemsel savunma gayretleri vardı ama savunması genel olarak hayran olunacak seviyede değildi. Bu açıdan Ayhan Şahenk'te oynanan maçlara gönülsüz de olsam faydalı olacak diye bakıyorum. Çünkü bu sevmediğim salona Efes Pilsen'den daha alışkın başka bir takım yok.

Yarın Unicaja Malaga ile olan maç yine Ayhan Şahenk'te oynanacak. Belki bir sonraki hafta Olympiakos bile Maslak'a gelecek bu maç için. Ama Efes Pilsen Abdi İpekçi'dir o ayrı...

2010 Süreci Başladı

2010 ev sahipliğimiz tam olarak ne zaman açıklandı hatırlayamıyorum. Ama yaklaşık 5 yıldır hedefimiz olan, uğruna nice Avrupa Şampiyonaları'nı ve tarihimizin en yetenekli neslini harcadığımız 2010 Dünya Şampiyonası süreci başladı. Allah utandırmasın.

Her yerde rahatlıkla okuyabilirsiniz ama ben yine de öncelikle grupları yazayım:.

A Grubu (Kayseri): Arjantin - Sırbistan - Avustralya - Almanya - Angola - Ürdün
B Grubu (İstanbul): ABD - Slovenya - Brezilya - Hırvatistan - İran - Tunus
C Grubu (Ankara): Yunanistan - Türkiye - Porto Riko - Rusya - Çin - Fildişi Sahilleri
D Grubu (İzmir): İspanya - Fransa - Kanada - Litvanya - Yeni Zelanda - Lübnan

Fisktürü de yazmadan olmaz:

28 Ağustos Cumartesi: Fildişi Sahili - Türkiye
29 Ağustos Pazar: Türkiye - Rusya
31 Ağustos Salı: Yunanistan - Türkiye
1 Eylül Çarşamba: Türkiye - Porto Riko
2 Eylül Perşembe: Türkiye - Çin

Tüm fikstüre burdan bakabilirsiniz.

Bir önceki yazımda istediğim grubu oluşturmuştum. Piyango bileti alsam amorti vurmaz. Türkiye'nin grubuna yazdığım 5 takım da tutmadı. Aslında fena bir grup olmadı. Ama 1. gruptan İspanya'yı isterdim. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar grup maçlarında yendiğimiz bir takım. Belki alışkanlık devam ederdi. Yunan taraftarar İzmir'e daha fazla ilgi gösterirlerdi. 3. torbadan Kanada ve Avustralya varken Porto Riko'nun gelmesi, 4. torbada tam kadro olsalar liderliğe bile oynayabilecek Rusya'nın gelmesi grubun seviyesini biraz yükseltti. Yine de grup iyi.

Maskotu ben de beğenmedim. Dürüst olmak gerekirse Van kedisi ve nazar boncuğu fikri çok güzel. Ama çizim üzerinde çok daha fazla çalışılmalıymış.

Ankara maçları için biletimi aldım. İzin yıllık programım vs hiç biri belli değil. Ama ünlü bir düşünürün dediği gibi sonunu düşünen kahraman olamaz:) Ankara için en ucuz biletlerden satın aldım. Ama fırsat bulursam uygun bir yere doğru kaynak yaparım. Affetmem. 2001'de bu imkanı bulmuştum. İstanbul'da bütçe sınırlarını zorlayıp iyi yerlerden izlemeyi planlıyorum.

Fikstürde 1,2,4 ve 5. maçlar tüm gruplarda aynı günde yapılacak. 3. maçları 2 güne yaymışlar. Bizim 3. maçımız 31 ağustosta. ABD'nin maçı ise 30 ağustosta. Hem de Brezilya'da. ABD basketboluna olan ilgim bakalım bizim çocuklar ne yapmışla sınırlı diyebilirim. Ama ABD milli takımını izlemek istiyorum. Eğer ayarlayabilirsem 30 ağustosta İstanbul'a dönüp o maçları da izlemek istiyorum. Muhtemelen öyle ayarlanan fikstür gereği ABD ile çeyrek finalden önce karşılaşmayacağız. Ben de 1 maç olsun mutlaka izlemek istiyorum

14 Aralık 2009 Pazartesi

2010 Torbaları Belli Oldu

Torbalar şu şekilde:
1. Torba: ABD, İspanya, Yunanistan, Arjantin
2. Torba: Sırbistan, Slovenya, Fransa, Türkiye
3. Torba: Brezilya, Porto Riko, Kanada, Avustralya
4. Torba: Hırvatistan, Almanya, Rusya, Litvanya
5. Torba: Çin, Yeni Zelanda, Iran, Angola
6. Torba: Ürdün, Lübnan, Tunus, Fildişi

Benim istediğim grup şöyle:

İspanya
Türkiye
Avustralya
Almanya
Angola
Tunus

Tamam... İspanya son yılların basketbol devi. Hatta turnuvanın favorilerinden. Ama adamlara karşı şansımız grup maçlarında tutuyor. İlk gruplarda ne zaman denk gelsek yendik. Şansımız burda da tutabiliir.

Efesliler İzmir'de

Bu deplasmana ben gidemedim. Gidenlerin yüreklerine sağlık. Başka fotoğraflar bulursam paylaşırım.

12 Aralık 2009 Cumartesi

Efesliler İzmir'e Gidiyor

Tam şu sıralarda (gece 22.00 suları) otobüsleri kalkmak üzere. Otobüste 33 kişi var. Daha önceden gidip İzmir'de buluşacak olan bir kaç arkadaş var. Ve 60'a yakın İzmirli Efesli de onlara katılacak. Ben Ankara'da olduğum için katılamıyorum. Hatta işlerimden dolayı muhtemelen maçı televizyondan bile izleyemeyeceğim.
Ama Efes Pilsen yalnız kalmayacak. Bornova maçında, Halkapınar Spor Salonu'nda Efes Pilsen taraftarı adına renkli görüntülere tanık olursanız bilin ki onlar takımını hiç bir yerde yalnız bırakmamaya çalışan Efesliler'dir.

11 Aralık 2009 Cuma

Dibe Doğru

Efes Pilsen oynadığı son 22 Euroleague maçında 15. mağlubiyetini aldı. Ergin Ataman döneminde oynanan 17 maçta 10. mağlubiyet. Dibe doğru gidiş devam ediyor. Savunma yapamayan takımımız sadece atarak kazanabilirdi ama olmadı. Lige böyle başlayan bir takımın final 4 oynaması sezonun sürprizi olur. Geçen seneki gibi bir başarısızlık hatta top 16'dan ilerisine gidilememesi bile Ergin Ataman'ı koltuğundan eder. Etmeli de... Avrupa'da en başarısız sezonumuzu yaşatmıştı. En başarısız 2 sezonunu yaşatıp hala görevine devam etmemeli. Çünkü bu takım Türkiye'de şampiyon olmak için kurulmadı.

10 Aralık 2009 Perşembe

Ülkece rezil oluyoruz

Banvit, Belçika gibi dandik bir ligin sondan ikinci takımına karşı galibiyet elde edebildi. (Geçen hafta sonuncuydular, bu haftaki galibiyetle sondan ikinciliğe yükseldiler.) Yine de tebrik ederim. Avrupa'daki 3. kupada 3. sınıf bir takıma karşı elde edilen bu galibiyet dışında Avrupa kupalarında 0-4 durumdayız. Tulum çıkarmak diye bir deyim vardır. Uleb organizasyonlarında olumsuz anlamda tulum çıkarmak üzereyiz. Basketbolun bu haftaki namusu Efes'in eline kaldı. Yoksa 0-5 yapacağız ki bunu uzun süredir başarabilen başka bir ülke yok.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Alper Yılmaz ve Efesliler.org

''efesliler.org sitesinde yapılan çalışmalarla çekirdek bir taraftar kitlemiz oluştu. Bunu nasıl arttırabiliriz diye kulüp olarak çalışıyoruz. Bunun için facebook ve twitter sayfaları yaptık. efesliler.org'a ilgi gösteriyoruz. Oradan gelenleri hiçbir şekilde geri çevirmiyoruz."

Alper Yılmaz'ın Anadolu Ajansı'na verdiği röportajdan bir parça... Burdan ve burdan okuyabilirsiniz.

Uzun yıllardır tek başıma maçlara giderdim. Ortaokul yıllarında Ülkerspor sayesinde Abdi İpekçi ile tanışmıştık. Efes Pilsen'i televizyonda izlemem de yaklaşık aynı döneme denk gelir. İnternet dönemi ile birlikte salonlara gelen arkadaşlarımın %95'i gelmemeye başladı. Sonra yıllarca yine %95'ine tek başıma gittiğim sayısız maç.. Eğer birileri varsa en kalabalık grubun yanında izlediğim, yoksa tek başıma takıldığım maçlar...

Bir maçta efesliler.com pankartını görmüştüm. Önce siteye ısrarla yorum yazmıştım. Sonra ordan arkadaşlarla tanıştık. Site defalarca kapandı, çöktü... Facebook aracılığıyla bağlantıyı sürdürmeye çalıştık. Efesliler.org oldu. Biz deplasmana gitmek istiyoruz dediğimizde kulübün gelmeyin dediği, biz karışmayız dediği, hatta emniyete salonda taraftarımız olmayacaktır diye yazı verildiği günleri gördük.

Şimdi pırıl pırıl gençlerden oluşan güzel bir topluluk içinde çok güzel arkadaşlıklarla taraftarlığı bir arada yaşıyoruz. Bu takımı gerçekten destekleyen çok az sayıda kişiden ve belki aralarında en uzun zamandır salonlarda olanlardan biri olarak herhangi bir kişinin övgüsünü falan beklediğim yok. Övgü için salon salon maç kovalanmaz. Bu iş gerçekten istemekle alakalı. Ama insanın hoşuna da gitmiyor değil. Bir kaç sene önce Ermal, Bandırma deplasmanında gördüğü Efesliler'den sonra verdiği bir röportajında, "Bizi destekleyen az ama yürekli bir grup var." dediğinde sevindirik olmuştuk. Şimdi de Alper Yılmaz'ın röportajındaki bu kısmı okuyunca yine sevindim. Manasız da olsa durum bu...

Partizan İçin Yardım Sandığı

Partizan'ın son Olympiakos maçında rakip oyunculara ve hakeme tribünlerden yabancı madde atılmıştı. Bu hadiselerden dolayı Partizan'a 15.001 avro ceza verilmişti.

Partizan yönetimi ilginç bir uygulamaya gitmiş. Yarın akşamki Efes Pilsen maçından giriş kapısına kutular konacakmış. Salona gelen 5.000 taraftardan 300'er dinar alarak cezayı ödemeyi düşünüyorlarmış. Linki de burada

Camilerde namazdan sonra çıkan yardım sandıklarını hatırlattı bu durum.

8 Aralık 2009 Salı

1 Mart 2001 Partizan - Efes Pilsen

Efes Pilsen'in Partizan deplasmanında kaybettiği maçlardan biri. 2000-01 sezonuna ait bir fotoğraf. Tarih 1 mart 2001. Her ne kadar o sezon takım final 4'a yükselmiş olsa da Belgrad'dan yine mağlubiyetle dönmüştük.

Efesli oyuncuyu hatırlayamayanlar için söyleyeyim: Vledo Scepanovic.

Asıl sürpriz Partizanlı oyuncu. Her ne kadar biz uzun saçı ve keçi sakallarıyla hatırlasak da fotoğraftaki dazlak ve çember sakallı haliyle bizden kaçamıyor. 10 numaralı formayı giyen Partizanlı oyuncu Beşiktaş'tan hatırladığımız arıza pivot Ratko Varda

Efes - Partizan ve Ev Sahipliği Avantajı

Önceki yazımda da söylediğim gibi eski Yugoslavya topraklarında maç yapmayı sevmiyorum. O kadar genç, tecrübesiz oyuncular kendi sahalarında şahlanabiliyorlar. Cibona Zagrep, Partizan gibi takımları İstanbul'da yenmek ne kadar kolay oluyorsa kendi salonlarında yenmek de bir o kadar zor oluyor.

Rakip Partizan.. Efes İstanbul'da Partizan'ı yenerken çok zorlanmadı. Ama o maç Belgrad'daki maç için ölçü olmayacaktır. Takımların mevcut durumundan ziyade tarihi veriler bunu gösteriyor.

Efes Pilsen ile Partizan şimdiye kadar 11 kez karşılaşmışlar. Bu maçlarda Efes Pilsen'in 6-5 üstünlüğü var.

Herkes evinde kral. Efes Pilsen Partizan'la deplasmanda 5 maç oynamış. Sadece 1 galibiyet elde edebilmiş. (O maç da Semih Erden'in Partizan'da oynadığı sezona denk geliyor. İlginçtir Efes Pilsen'in Partizan'ı içerde dışarda yendiği tek sezon Semih'in oynadığı dönem.) Efes İstanbul'da oynadığı 6 maçta ise sadece 1 kez rakibine kaybetmiş. Kısacası ev sahibi olma avantajını iki takım da sonuna kadar kullanmış.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Pınar Karşıyaka Maçı

Efes Pilsen, zaten rahat kazanması gereken maçı kazandı. Maçın başında çok ciddi oynayıp farkı açtı. İkinci yarıda da zaman zaman oyunu rölantiye alarak maçı bitirdi. Çok daha farklı olabilirdi. Maçın çekişmeli geçeceğini bile düşünmedik. Efes vurdu geçti. Olması gereken de buydu zaten.

Maçtan aklımda kalan en önemli şey Pınar Karşıyaka uzunlarının bile dönem dönem pota altında bomboş kalmaları oldu. Tıpkı Olympiakos maçında olduğu gibi bir kaç top çevrildikten sonra ya da hızlı hücumlarda pota ile yalnız kalan Karşıyakalı oyuncular oldu. Wesson bile zaman zaman etkili oldu. Kaya'nın gücü bazı pozisyonlarda onu durdurmaya yetmedi. Bu durum çok can sıkıcı. Perşembe günü Partizan karşısına çıkacak takım. Partizan Efes Pilsen kalibresinde değil ama eski Yugoslavya topraklarında oynanan deplasmanlardan her zaman çekinirim. Şimdi rakip pota altında Maric olacak. Pınar Karşıyaka karşısındaki uzunlarının dönem dönem de olsa etkinliğini görünce, Maric olsa ne olurdu diye düşünmeden edemedim.

4 Aralık 2009 Cuma

Ayhan Şahenk'in Potaları

Ayhan Şahenk Spor Salonu'nun potaları büyülüdür. Herkesin topu geçmez çemberlerinden.

Efes Pilsen mecbur kaldığı için Ayhan Şahenk'te 2 maç oynadı. İkisinde rakiplerin atabildikleri sayı ortalaması 63. Kalan 4 maçta ise Efes'in yediği sayı ortalaması ise 85,5

Efes Pilsen çok iyi savunma mı yapıyor. Evet zaman zaman çok iyi savunma yapıyor. Çok sayı yediği maçlarda bile aralıklarla etkili savunmalarını görüyoruz. Ama iyi savunmadan sonra savunmayı bıraktıkları da oluyor. Hatta bu gel-gitli oyun Efes'in en büyük sıkıntılarından biri.

Her neyse.. Bu sert, smaç vurulduğunda bile esnemeyen çemberler, yabancısı olana da olmayana da zorluk çıkarmaya devam ediyor.

Efes Pilsen ve 77

Futbol maçı olur anlarım. 3 maç kazanmışsındır. 3'ünde de 2 gol atarak kazanmışsındır. 2-0 2-1... İlginçtir yine ama makul diye kabul edilebilir. Çünkü skor az olduğundan ihtimal de az.

Ama basketbolda durum tabiki farklı. 45'in üstünden 120 civarına kadar değişik skor elde edebilir.

Efes Pilsen bu zoru başardı. Euroleague'de bu sezon 3 maç kazandı ve 3'ünde de 77 sayı attı. Ve bu 3 maç da ev sahibi olduğu maçlardı. Bu ne ilginç bir tesadüftür. Kazandığı maçlardaki skorlar şöyle:

Efes Pilsen - Partizan : 77-67
Efes Pilsen - Entente Orleanaise: 77-64
Efes Pilsen - Lietuvas Rytas: 77-62

Bir de Lietuvas'a deplasmanda kaybettiği maç var. Onda da Rytas 77 sayı atarak kazanmış ki o mevzuya hiç girmeyeyim.

Danyeeeeelll Danyeeeeelll

Maçın sonu tribünlerde hep bu ses vardı. Efes Pilsen'e gelmesini çok uzun yıllardır istediğm Santiago kariyerinin en son deminde Efes Pilsen formasını giydi. Buna başından beri en çok sevinen kişi bendim. Gerçi şimdiye kadarki performansı ile hayal kırıklığıydı. Ben de acaba gitse de yerine bir 4 numara mı alınsa diye düşünmedim değil. Hatta bugünkü duruma rağmen hala olabilir gibi geliyor. Ama şimdilik bu harika performansın tadını çıkarmak gerekiyor.

İlk yarıda işler pek iyi gitmedi. Serbest atış yüzdesi dışında her istatistikte Rytas üstündü. Efes içeriye top indiremediği için dış atışa yöneldiler. Dış şutlar da girmeyip savunma de aşağı inince ilk yarının sonunda bir seri yedi Efes. 16-5'lik bu seri bizlerin moralini bozdu açıkçası. Boş atışlar da buldu aslında takım. Ama girmedi. 11'de 2 üçlük performansı vardı ama bu atışların pek çoğu doğru pozisyonlardaydı. Dış atışa bağımlılığın kötü yanını bir kez daha gözlemlemiş olduk.

İkinci yarıya yine savunma gayreti ile başladılar. Daha doğrusu ikinci çeyreğe başladıkları gibi başladılar. Ama Rytas gerçekten ekstra işler yapınca farkını korudu biraz daha açtı.

Daha sonra işlerin Efes lehine gitmesi için gerekli olan şans devreye girdi. Kaya'nın bence haksız olarak verilen 4. faulü Santiago'nun oyuna girmesini sağladı. Eğer Kaya faul problemine girmese muhtemelen maçın kalanının tamamında tek başına sahada olacaktı. Bir diğer şans faktörü de Rytas uzunlarından birinin oyundan atılması oldı. Diskalifiye edilmiş sanırım. Pozisyonu göremedim Sahadan çıkarken ne oldu diye arkadaşlarıma sorduğumda atıldığını söylediler. Rytas'ın zaten zayıf olan pota altı iyice zayıfladı. Bu durum Efes Pilsen'in pota altına top indirme konusunda ısrarcı olmasına neden oldu. Eğer olmasaydı Efes dış şut sokarak maçı kazanmaya çalışacaktı. Ama Efes ısrarla topu pota altına, Santiago'ya indirdi. Daniel de coştukça coştu. Santiago kısa kısa da olsa hücum performansını daha önce de göstermişti aslıında ama dün akşam resital sundu. Daha önemlisi Efes Pilsen'e geldiğinden bu yana ilk defa savunmada etkili oldu. Rakibi için korku unsuru haline geldi. Normalde Efes pota altı sertliğini Kaya arttırırken dün akşam ilk kez Santiago yaptı bu vazifeyi.

Maç sonunda istatistik kağıdını elime aldığımda Santiago'nun performansından hemen sonra seyirci sayısına baktım. 2.500 yazmışlar. Biraz abartılı geldi. Ayhan Şahenk'in genel kapasitesi dikkate alındığında 2.000 sayısı daha makul olurdu gibi geliyor. İlk iç saha maçında 7-8 bin kişi vardı Abdi İpekçi'de. Bu rakamın yarısı bile gelse Şahenk dolardı. Galatasaray'ın futbol maçının olması da etkili olmuş olabilir.

Maç bitiminde çok sevindik. Eve gidince bu durum da bende bir burukluk yarattı. Daha David Blatt öncesi döneme kadar bu maçlar nasılsa alınacak maçlardı. Efes Pilsen Avrupa devlerini içerde dışarda devirirdi. Şimdi bu maça bile tereddütle başladık. Kazandığımızda çok mutlu olduk. Efes Pilsen'in son 2-3 senede kaybettiği en önemli özelliği kazanma alışkanlığıydı. Umarım bu alışkanlığı geri kazanabilirler.

8+ fark diyordum maçtan önce. Rytas ile aynı puan durumunda olma ihtimaline binaen söylüyordum tabiki. Fakat Partizan hesapta yoktu. Deplasmanda Malaga'yı yenmeleri hem işleri karıştırdı, hem gıpta ettirdi hem de deplasmanda oynanacak Partizan maçı için endişe etmeme neden oldu. İkili averajların hesabını yaparken şimdi 3lü averaj oldu. Efes Pilsen'in bu 15 sayılık galibiyeti 3'lü averaj için çok yararlı oldu. Ve şu anki durumda Efes'i yukarı taşıdı. Peki 4'lü averaj da neden olmasın? Olympiakos bu 3 takımın sadece 1 galibiyet üstünde.

Yazımı bir kaç Santiago fotoğrafı ile tamamlayayım:






3 Aralık 2009 Perşembe

Luka Kuqo

Ermal - Marijana çiftinin oğlu.. Luka Kuqo.. Ermal'i andırıyor sanki. Yoksa ben mi benzetmeye uğraşıyorum.
Allah analı babalı büyümek nasip etsin...

2 Aralık 2009 Çarşamba

Lietuvas Rytas Maçına Doğru

İlk hafta alınan mağlubiyetin bir iş kazası olduğunu düşünüyorum. Kenar yönetiminin iyi hazırlanmadığı, oyuncuların da nasıl olsa kazanırız diye düşündüğü maçı çok kötü bir şekilde kaybetmişti Efes Pilsen. Rytas kadrosunda yer alan ve pek çoğu ilk defa Euroleague'de boy gösteren genç oyuncular boylarının ölçüsünü bilerek oynadılar. Bu iki manada böyleydi. Mecazi olarak kendilerini bildiler. Efesliler gibi havaya girmediler. (Zaten havaya girecek bir durumları da yoktu.) Bu üst düzey mücadeleleri sayesinde muhtelif istatistik seçeneğinde sezonun ve kariyerlerinin en yüksek rakamlarına Efes Pilsen karşısında ulaştılar. Gerçek anlamda da boylarına göre oynadılar. Euroleague ölçüsünde kısa bir takım olan Lietuvas Rytas içeriye top indirilmemesi için o kadar çok gayret gösterdi ki Efes oyun planını bozdu. Rakibini dış şutlara mahkum etti. Dış şutlar girmedikçe de farkı açtı.

Bu maçta da Litvanya cephesinde değişen çok fazla şey olmayacaktır. Üst düzey mücadele göreceğimizden eminim. Rakip koçun bu maçtan önceki açıklamaları da bu yönde. Rytas'ın koçu Rimas Kurtinaitis, "Çok fazla sayıda stratejimiz yok. Çünkü takımımız genç. Eğer oyuncularımız içerde ve dışarda tüm güçlerini verirlerse ve tüm oyunculardan katkı alabilirsek kazanabiliriz." demiş. Ortalama laflar gibi görünüyor ama değil. Gerçekten durum bu. Popovic dışında yıldız diye nitelendirebileceğim, takımımımda keşke olsa diyebileceğim oyuncuları yok. Ama Litvanya'daki maçta gördük ki bu gençler maçı gerçekten isterse ve mücadele ederse Efes'i sürklase edebiliyorlar.

Rytas, Litvanya liginde bu hafta maç yapmamış. Bir önceki hafta Zalgris'e deplasmanda yenilerek tek mağlubiyetlerini almışlar. Ama bu haftaları boş geçmemiş. Baltık Ligi'nde Estonya temsilcisi kalev diye bir takımı 97-74 yenmişler. İstatistikleri burda. Maçın yıldızı Babrauskas olmuş. Bizim maçta pek ortada görünmeyenlerdendi. Popovic'in 9 asisti de dikkate değer. Zaten ilk maçtaki 10 asisti de onun Euroleague'deki kariyer rekoruydu.

Rytas'ın Baltık Ligi'ndeki bu maçı çok fazla şey ifade etmez bize. Neticede Estonya takımıyla kendi evinde oynadığı kolay bir maç. Ama istatistik kağıdında dikkat edilmesi gereken bir husus var. O da ribaundlar. Bu basit takıma karşı bile ribaundlarda üstünlük kuramamışlar. 36-35 öndeler. Hücum ribaundları 12-12 eşit. Rakip gerçekten pota altında sorun yaşayabilir. Efes Pilsen bu sezonki pek çok maçta olduğu gibi Rytas maçında da ribaundlarda ezilmişti. Bunun nedeni Rytas'ın ribaund konusunda çok etkili uzunlarının olmasından değil kısaların ribaundlara inanılmaz katkı vermesi idi. Toplam 9 oyuncu 2 ve üzeri ribaund almıştı. Efes Pilsen uzunlarının, süre bulabildikleri oranda yarınki maçta ribaund toplaması gerekiyor. Süre bulabildikleri oranda diyorum çünkü Ergin Ataman 4 kısaya dönmek için Kaya Peker veya Kasun-Santiago ikilisinden birinin top kaybetmesini beklediğinden dolayı süreleri azalabilir, azalacaktır. Bu anlarda da Efes kısalarının, rakip kısa oyuncuların ribaund gayretini bilerek potadan dönen toplar için azami gayret göstermeleri gerekiyor.

Sözler uzar.. Ama hedef 8+

1 Aralık 2009 Salı

Efes Pilsen: 132 - S.Beykoz: 36

Efes Pilsen tarihinin en farklı galibiyeti. Maçın tarihi 12 Kasım 1989. Rakip Sümerbank Beykoz. Fark 96 sayı...

Efes Pilsen'in yabancı oyuncusu yok. Atalat diye yazılı olan kişi aslında Atalay. Atalay Gemen...

Cenk Renda, Ufuk Sarıca, Atalay Gemen, Volkan Aydın, Tamer Oyguç, Samer Şenbayrak, Altar Tunçkol, Taner Korucu, Sedat İncesu... Yazmıyor ama antrenör rahmetli Aydan Siyavuş

Milliyet Arşiv sağolsun.

Efes Pilsen Tam Gaz Devam

Arefe günü öğlen işten çıktıktan sonra internete elimi değdirmemenin tadını çıkardım. İnanmayacaksınız ama internete girmeden de yaşanabiliyor.

Perşembe öğleden sonra internete giremediğimden Euroleague'deki Orleanaise maçına hiç değinememiştim. Gerçi bahsedecek şey az. Rakip Türkiye'de olsa Banvit ayarında olurdu. 6-10 arası bir yerlerde yer alabilir. Ama Fransa'nın Uleb üyeliği, bu tarz takımların Euroleague'de boy göstermesine imkan sağlıyor.

Ayhan Şahenk'te maç izlemek hiç keyifli değildi. Vaktiyle Abdi İpekçi'de bir Porto maçı izlemiştim. O zamandan beri en sıkıcı maçtı. Hem oyun hem de salondaki kalabalığın performansı açısından sıkıcı bir maç oldu. Maç nerdeyse ilk çeyrekte bitti. Efes zaman zaman maçı rölantiye aldığında fark kapandı. Efes savunmayı güçlendirince fark yine açıldı. Gel gitlerle giden, Efes'in kazanacağı çok açık olan bir maç oldu. Maçın herhangi bir anında tereddüte düşmeden maçı bitirdik.

Aliağa Petkim maçını ise hiç izleyemedim. Olması gereken sonuç alınmış. Avrupa Ligi maçları Türkiye'deyken lig maçlarının deplasmanda olması iyi oluyor. Yoksa sezonun başında hem Türkiye hem Avrupa'da deplasmandan deplasmana koşmak çok yorucu oluyordu.

Şimdi Rytas maçını bekliyorum. Hedef 8+ fark.

26 Kasım 2009 Perşembe

Boki Nachbar - Axel Hervelle Takası (mı?)

İspanyol basında Nachbar ile Real Madrid'in Belçikalı oyuncusu Hervelle'in takas olabileceği yazılı. Asıl kaynak yanlış anlamadıysam İspanyol gazetesi Marca. Muhtelif kaynaklarda ona bağlantı vermişler. Ben de bağlantı vereyim. Link burda.

Tamam bir kaç maç haricinde Nachbar'dan istenen katkıyı alamasak da son dönemde alışmaya başlamıştı. 1 aydır daha iyi basketbol oynadığı, takım ile daha iyi anlaştığı belli. Hervelle vaktiyle çok iyi bir oyuncuydu. Real Madrid'de yıllardır düzenli olarak oynuyor. Ortalama bir takımda eski günlerine de yaklaşabilir. Ama bu sene Real Madrid'in Euroleague kadrosunda bile yer bulamadı. Bazı ACB maçlarında da oynamadı. Böyle bir takastan Efes Pilsen kazançlı çıkar mı bilemiyorum. İşten çıkmak üzereyken haberdar oldum. Üzerine biraz düşünmem lazım.

Efes Pilsen ve Nachbar Ayhan Şahenk'e Dönüyor

Efes Pilsen 7 Kasım 2001'den sonra tekrar Ayhan Şahenk'te Avrupa Kupası maçına çıkacak. 8 yıldan fazla olmuş. Efes Pilsen, Euroleague 2001-02 sezonu 5. haftasında Unicaja Malaga le oynayıp sezonun kalan maçları için Abdi İpekçi'ye geçmişti.

Unicaja Malaga ile oynanan son maçta kadroda olan Kerem Tunçeri, Kaya Peker ve o gün sahaya girmese de Ender Arslan bugün yine kadroda. İstikrar bu olmalı. Ayrıca o günkü oyuncularda Alper Yılmaz da menajer olarak bençte yer alacak.

Ancak ilginç bir durum daha var. Bugün Efes Pilsen kadrosunda yer alan oyunculardan Ayhan Şahenk'te Euroleague maçına çıkmış olan sadece onlar değil. Bir kişi daha var: Bostjan Nachbar

O sezon, yani 2001-02 sezonunun 2. haftasında Efes Pilsen Benetton ile karşılaşmıştı. Bazı sorunlardan dolayı televizyondan yayınlanmayan bir maçtı. Efes o maçı zorlanmadan kazanmıştı. Maçın yayını olmadığından izleyebilen şanslı 3bin kişiden biriydi. Bostjan Nachbar da o gün Benetton formasıyla Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda sahadaydı. Stombergas ve Mehmet Okur'un karartması altında hiç bir varlık gösterememişti. Kendisi hatırlar mı bilemem ama 8 yıl önce rakip formayla gördüğüm oyuncuyu yine Ayhan Şahenk'te bir Euroleague maçında izlemek benim için güzel bir nostalji olacak.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Abdi İpekçi'nin İçine Edilmeye Başlandı

Koca ülkede böyle bir organizasyonun düzenleneceği salonun olmamasına mı yanarsın... Sezonun göbeğinde, ülkenin 3 takımının Avrupa maçlarının başka salonlara taşınacağına mı.. Bir de böyle bir organizasyon olacak ama 2 hafta öncesine kadar hiç bir şey hazır değil. Neresinden bakarsan bak elde kalıyor. Bir de sitelerine 4 günlüğüne yazıyorlar. Turnuvaya 2 hafta var ama kapalı..

Ben ki Abdi İpekçi'de salon okçuluk şampiyonası bile izlemiş insanım. Gitmiyorum arkadaş. Abdi İpekçi'nin inşa edildiği günlerden bile daha güzel olduğu zamanın tadını çıkarmamıza izin verilmemesini kendimce protesto ediyorum.

Haber Sabah gazetesinden... Buyrun bunlar da salonun son durumu:


Efes Pilsen - Entente Orleanaise maçı öncesi

Daha önce Efes Pilsen'in grubunda elemelerden gelecek takımın Belçika şampiyonu Spirou Basket olacağını ama ilk turu Entente Orleanaise'in geçmesi halinde Fransız takımının çıkacağını, Benetton'a da Ventspils'e de şans vermediğimi yazmıştım. Spirou Basket, yani Şarlerua beni hayal kırıklığına uğrattı. Ama en azından plase olarak söylediğim takımı tutturdum. (zaten %50 şansım vardı.) İkinci turda da Benetton'u geçerek Euroleague'e kaldı.

Adının nasıl okunduğundan bile emin olmadığım bu Fransız takımını pek tanıdığımı söyleyemem. Geçen sene Fransa Ligi play off finalisti ve normal sezon 2.si olarak Euroleague elemelerine katılma hakkı kazanmış.

Bu sene kendi liginde 8 maçta sadece 3 galibiyeti var. Son 3 maçını kaybetti. Euroleague'de de 4 maçının tamamını kaybetti. Yani son 7 maçında hiç galibiyeti yok. Bu seriyi çevirmek isteyeceklerdir.

Takımla ilgili beni tek heyecanlandıran şey Marko Milic'i tekrar izleyecek olmamızdı. Fenerbahçe'nin kurduğu Rauf'lu, Tabak'lı kadroda o da vardı. Pota kırdığını da unutmuyoruz. Gerçi geçen sene Fenerbahçe Ülker maçı için Union Olimpija ile gelmişti ama o sayılmaz. Bu sene sonradan katıldığı Fransız takımından ne yazıkki erken gönderildi.

Kadrosunda tanıdığım kimse var mı diye baktım. Sadece Laurent ismi biraz aşinalık yarattı. Biraz araştırınca Fransız milli takımında forma giydiği dönemde karşılaştığımızı gördüm. Başka da hiç bir oyuncusunu tanımıyorum.

Rakibin bu seneki performansını dikkate aldığımızda Efes Pilsen'in vurup geçmesi gereken bir maç. Karşımızdaki takım rakip bile olamayacak bir ekip ama son 2 senelik performansı ile Euroleague'de Efes Pilsen en ufak bir güven vermiyor. Umarım yarınki maçta bir sürpriz daha yaşamayız.

24 Kasım 2009 Salı

Efes Pilsen Avrupa'da Başarısız

David Blatt'li kadro İstanbul'da Panathinaikos'u darmaduman etmişti. Gerçi maç 10 sayı farkla bitmişti ama fark sadece maçın sonuna doğru takımın maçı rölantiye almasından azalmıştı. Efes Pilsen rakibini sürklase etmişti. Benim izlediğim en rahat Pao galibiyetiydi.

O maç Efes Pilsen'in rakiplerine üstünlüğü sürekli olarak kabul ettirdiği döneme denk geliyor. O maçtan sonra Efes Pilsen serbest düşüşte. 2 seneye yaklaşan süredir Efes Pilsen Avrupa Ligi'nde nerdeyse sürekli kaybediyor. Meseleyi sayıya vurayım. Efes Pilsen Pao'yu İstanbul'da yendiği 13 Şubat 2008'den bu yana 19 Avrupa Kupası maçı yaptı. Bunlarda galibiyet sayısı sadece 5. 19 maçın 14'ünü kaybetti. Galibiyetlerin 2'si Partizan'a, 2'si AJ Milano'ya biri de Panionios'a karşı.

Efes Pilsen'in bu rezil performansının, yatırımın en yukarı çıktığı dönemde gelmesi de işin diğer bir boyutu.
İşte Efes Pilsen'in son 19 maçı... Kalın olanlar Efes'in kazanabildikleri...

Efes Pilsen-Siena 76-79
Partizan-Efes Pilsen 78-65
Panathinaikos-Efes Pilsen 74-65
Efes Pilsen-Partizan 79-83
Siena-Efes Pilsen 80-67
Efes Pilsen Partizan 61-60
Armani Jeans Milano-Efes Pilsen 71-81
Efes Pilsen-Panionios 69-78
CSKA Moskova-Efes Pilsen 90-68
Efes Pilsen-Real Madrid 81-95
Partizan-Efes Pilsen 83-77
Efes Pilsen-Armani Jeans Milano 74-67
Panionios-Efes Pilsen 64-78

Efes Pilsen-CSKA Moskova 55-74
Real Madrid-Efes Pilsen 80-69
Lietuvos Rytas-Efes Pilsen 77-70
Efes Pilsen-Partizan 77-67
Unicaja Malaga-Efes Pilsen 93-88
Olimpiakos-Efes Pilsen 105-90
Fotoğraf o maçın manşet haberi olarak Turkbasket'ten

23 Kasım 2009 Pazartesi

1992-93 sezonu finali: Efes Pilsen - Fenerbahçe

Efes Pilsen'in varlığından ilk defa 1993'te haberdar olmuştum. Ama sadece Avrupa Kulüpler Kupası'ndaki Avrupa Kupası maçını izleyebilmiştim. O takım muhteşem bir kadroydu. 1992-93 sezonunda normal sezonu ve play offları namağlup bitirmişti. 37'de 37.. Şu an için ulaşılması imkansız bir rekor. Bir Avrupa Kupası'nda herhangi bir takım sporu için finale ulaşmak aya ayak basmak kadar uzak bir ihtimaldi. Efes Pilsen bunu başarmıştı.

TRT'nin muhteşem arşivinde görmemiz gereken daha ne maçlar var. İşte o sezonun, Efes Pİlsen'le tanıştığım sezonun final maçından sonraki seramoni. Efes Pilsen diğer takımlar gibi Fenerbahçe'yi de geçip kupaya uzanmış. Şimdilerin efsanelerinin çömez yılları:

Efesliler'den Yeni Blog

Efesliler'den Burhan yeni bir bloga başlamış. Hem tanıtımı olsun, hem de burdan hayırlı olsun diyeyim. Adres şöyle.

Bomba gibi bir başlangıç yapmış. Efes Pilsen - Stefanel Milano maçlarının biletlerini yayınlamış. İstanbul'daki ilk maçın bileti burda. Kupayı kaldırdığımız ikinci maçın bileti burda.

Aslında benim de niyetim böyle paylaşımlar yapmaktı. Hatta blogcu'da iken eski maçları da yazardı. Güncel olayları takip ederken asıl amaçtan saptım. Heves ettim. Ben de arşivimi daha çok paylaşmaya karar verdim.

Efes - GSCC Maçı ve Cezalar

Haftasonunu internete hiç girmeden geçirmenin tadını çıkardım. Galatasaray CC'nin cezasını da haberlerden öğrenebilmiştim. Cevabın çabuk açıklanması GSCC için de hayırlı olmuş. Ne olacak diye düşünerek basketbol oynayamazlardı. Gerçi bu saatten sonra oynayabilirler mi bilemiyorum. Sizi düşürüyoruz demeden ligden düşürdüler. Bu saatten sonra GSCC'nin ligde kalması imkansız. Olur da imkansızı gerçekleştirirlerse yaşayacakları şahlanışı düşünemiyorum bile...

Cuma günü hayatımın en sıkıcı maçlarından birini izledim salonda. Rakibin kafası maçta değildi. GSCC maça o kadar silik ve mağlubiyeti kabullenmiş olarak başladı ki takımın yarısı cezalı olarak sahaya çıktı zannedilebilir. Ama sadece Tufan ve Cemal idari tedbirli olarak kenardaydı. Tufan zaten bir önceki hafta FBÜ maçında da oynamamıştı. Ama cezaların belirsizliği, hatta küme bile düşürülebilecek olduklarından sezonun son maçı olması olasılığı GSCC'yi kafa olarak sahadan silmişti. Efes farkı açtı. Sonra oyunu rölantiyeye aldı. Efesli oyuncular zaman zaman tribünlere göz kırparak, şakalaşarak maçı bitirdiler.

Efes Pilsen bir şekilde maçlarını kazanıyor. Bu ligin çok üzerinde bir kadrosu da olduğu belli. Play off'a kadar bu tempoyla gider. Bu maçların kazanılmasının haber değeri bile düşük. Zaten asıl iş Euroleague..

Bu arada GSCC ile ilgili disiplin kararının sonunda şöyle bir ifade var. "15.11.2009 tarihinde oynanan ‘Beşiktaş Cola Turka – Efes Pilsen’ Beko Basketbol Ligi müsabakası sırasında çıkan seyirci olayları ile ilgili olarak soruşturma halen devam etmektedir." Bakalım Akatlar'daki şerefsizlerle ilgili ne karar verilecek...

20 Kasım 2009 Cuma

Efes Pilsen - Galatasaray CC maçları

Cemal Nalga olayının etkisini dikkate aldığımızda maçı düşünen, maçın nasıl olacağına dair kafa yoran kaldı mı bilmiyorum. Düşünenler de en fazla GSCC'de sahaya oyuncu ve teknik kadro olarak kimlerin sahaya çıkacağını düşünüyormuş.

Böyle bir ortamda Efes Pilsen ile Galatasaray CC geçmişte ne yapmış diye kimsenin merak edeceğini zannetmesem de bakayım paylaşayım dedim.

GSCC ile EfesPilsen şimdiye kadar 81 kez karşılaşmış. Bu maçlarda Efes Pilsen'in ezici bir üstünlüğü var. Efes Pilsen 65 maç kazanırken GSCC sadece 16 maç kazanabilmiş. Aslında geçmişte daha makul bir dağılım vardı. Yine Efes Pilsen üstündü ama bu kadar büyük birfark yoktu. 2000'lerden itibaren kayış kopmuş. 2000 ve sonrası dönemdeki son 26 karşılaşmada Efes Pilsen'in 24-2'lik bir üstünlüğü var. Tabi bunda 2000'lerin başından 2006'ya kadar süren 16-0'lık seri etkili olmuş.

Efes Pilsen'in GSCC önündeki en farklı galibiyetlerinin dengeli olarak geçen 80'lerde olması ise ilginç bir ayrıntı. 1980'de ve 1983'te 36 fark atarak alınmış 2 Efes Pilsen galibiyeti var. GSCC'nin en farklı galibiyeti de yine ilginç bir şekilde seri mağlubiyetler aldığı 2000'lere denk geliyor. Blatt'li kabus senede 16 sayı farkla kazanmışlar.

82. karşılaşmada neler olacağını göreceğiz.

19 Kasım 2009 Perşembe

Cemal Nalga Olayı

Ben de sanki biliyormuşum gibi alttaki habere Cemal Nalga'lı bir fotoğraf koymuşum. Haberi girdiğimde durum ortaya çıkmamıştı. Bu yazıda kullandığım fotoğraf ise Cemal Nalga'nın oynatılabilmesi uğruna sahtekarlık yapılan Bandırma turnuvasından.

Bu durumun ortaya çıkmasında blogların payı büyük. Yeni bir basın dalı doğuyor. Sporu spor gazetelerinden okumayı bırakmıştım. Bloglar giderek daha keyifli bir hal almaya başladı.
Cemal Nalga ile ilgili olarak sahtekarlık yapıldığı meydana çıktı. Galatasaray yönetimi de tüm idari ve teknik kadronun işine son vererek üzerine düşeni yaptı. Böyle bir şark kurnazlığına başvurulması hiç bir kulübe yakışmazdı.

Asıl cezayı Federasyon verecek. İşin mevzuatı nedir bilmiyorum. Şiddetle ilgili cezalar açısından TBF'nin eli sıkıdır. Pek ceza vermeyi sevmez. Sahtekarlıkla ilgili verilecek cezalarda tutumu ne olacak göreceğiz.

Yarınki Efes Pilsen - GSCC maçında Cemal oynamayacaktır. Zaten bir de o maçta oynatırlarsa seyreyle gümbürtüyü.

Galatasaray Cafe Crown pota altı rotasyonu zayıf olan, kısalığını hızlı oyuna çevirerek etkili olan bir takım. Şimdi iyice kısaldılar. Efes Pilsen, BJKCT'nin başlarındaki gibi içerden ısrarla oynarsa GSCC'nin pota altını hallaç pamuğu gibi atabilir.

Gerçi pota altından falan bahsedip komik duruma düştüğümü anladım. Adamların tüm teknik kadrosunun görevine son verildi. Alt yapı takımlarından birinin koçunu mu getirecekler acaba?

18 Kasım 2009 Çarşamba

6. Hafta Programı Belli Oldu

Geçen sene olduğu gibi mübarek 3 haftalar bu sezonun fikstüründe de mübarek 3 haftalar var. İlk 2 hafta Fenerbahçe Ülker ve Beşiktaş Cola Turka ile oynadık. Bu hafta rakip Galatasaray Cafe Crown. Ülker'ler ardı ardına geliyor. İlk 2 Ülker'i yendik. 3. Ülker ne olacak göreceğiz.

Maç 20 kasım cuma günü 20:00'de Ayhan Şahenk'te. Spormax'ten naklen veriliyormuş.

Euroleague'de neden olduğunu anlayamadığım bir ara var. Ondan istifade maçı cumaya almışlar. Sene başından beri yolculuk etmekten beyinleri dönen oyuncular için bu süre iyi bir dinlenme oluyor. Yunanistan'dan döndüklerinden beri İstanbul'dalar. Önümüzdeki hafta içi Euroleague maçı da İstanbul'da. Gelecek haftasonu İzmir'e gidene kadar biraz dinlenip kendilerine gelsinler.

Cuma akşamları benim basketbol akşamımdır. Yani kendim gider oynarım. Bu maç cuma günü organizasyonumun içine etti. Bakalım Maslak'a vaktinde yetişebilecek miyim?

GSCC, FBÜ maçının gazıyla da Efes karşısına çıkabilir, rehavetiyle de... Taraftarı ne kadar olacak bilemiyorum. Sadece Fener maçında salona gelen taraftar imajından kurtulmak isteyeceklerdir. Kendilerine ayrılan yeri dolduracaklarını düşünüyorum.

Herhangi bir analiz yapacak durumda değilim. Yine de Efes Pilsen'in maçı kazanmaması için hiç bir neden yok.

Aydın Örs ve Antrenman

Basketbol maçlarına gitmeye yeni başladığım dönemlerde bir maçta Efes bençinin arkasında oturmuştum. Aydın Hoca bir pozisyonda hata yapan Mirsad'ı kenara alırken öyle bir fırça atmıştı ki benim zoruma gitmişti. Biraz daha yakınında olsam ne bağırıyon derdim heralde. Ama Mirsad'ın üst düzey bir basketbolcu olmasında o fırçaların da katkısı olmuştur.

Aydın Hoca artık ne diyorsa... Herkesin başı önde. Övgüler dizmediği açık..

Fotoğraf muhtemelen 1993-94 sezonundan. Kadrodaki oyuncuların bir arada olduğu başka sezon da var ama Tamer Oyguç'un üzerindeki tişört yanılmıyorsam o sezonki All Star'a sponsor olan Shell'e ait. Bu tişört giyilmişti organizasyonda. Bir sonraki sene Naumoski İtalya'ya gitti. 2 sene sonrasında döndüğünde ise Taner Korucu basketbolu bırakmıştı. Dolayısıyla 93-94 sozununun All Star organizasyonu sonrasına ait bir kare olduğunu zannediyorum.

Bilmeyen azdır ama yine de yazayım. Sol baştan say: Tamer Oyguç, Petar Naumoski, Ufuk Sarıca, masör Bahattin Tapan, Gökhan Güney, Mustafa Kemal Bitim, yönetici Turhan Akyüz, Taner Korucu ve coach Aydın Örs

17 Kasım 2009 Salı

3 Mübareklerin Basketbola Katkısı

Spor Sergi'de birbirini yenip saha dışında kavga etmenin basketbol olduğu dönemleri aşmıştık. Ülker'le zaman zaman sıkıcı ama güzel bir rekabet yaşanmıştı. Rahatça gider maç izlerdik. Futbol dünyası basketbola geri döndü. En büyük zevkimiz basketbolun içine ettiler. Peki bu halt edenlere verilebilecek en fazla ceza ne kadar? 5 önemsiz maçın seyircisiz oynanması.. Daha 5 ay önceki rezalete adeta teşvik edici ceza/ödül karışımı bir şey verince bundan sonra sporculardan birinin bıçaklanmaması durumunda 5 maçlık cezadan daha yukarsı yok.

İşte FBJKGS'nin Türk basketboluna katkısı.. Daha fazlası değil...