28 Kasım 2010 Pazar

Union Olimpija maçında ne oldu?


Türkiye'de Efesliyim demek Marslıyım demekten daha tuhaf karşılanır. Ben, ailem dahil hiç kimseyi bu konuda ikna edemediğimdem dolayı tanımadığım internet cemaatinden herhangi birine bunu anlatmaya niyetim yok. Neticede takım tutacaksan 3 ihtimalden birini seçeceksin.. Sporu takip edeceksen sadece 1 seçeneğin var. Başka türlüsü garip bile karşılanmıyor. İnsanlar inanmıyor. Hani Matrix'te kimseye yaşadıkları hayatın gerçek olmadığını anlatamayacaklarını, insanların bulundukları ortama kuvvetli bağlı olduklarından dolayı aksini asla düşünemeyeceklerinden bahsediliyordu. Efesli olmak da böyle bir şey.. Bunu bir kalem geçelim...

Böyle bir ortamda az sayıda insan, kulübün bile şaşırdığı bir şekilde hem ev sahibi olduğu maçlarda, hem yurt içinde pek çok deplasmanda ve bir kaç yurt dışı maçta salonda oluyor... Bağırıyor, çağırıyor, pankartlar, konfetiler hazırlıyor.. Ve futbol kulübü de olan her takımın taraftarı tarafından tehdit ediliyor, saldırıya uğruyor.. Yine de bir sonraki maçta salonda oluyor..

Ben 1994'ten bu yana tribündeyim.. Efesliler ise belki 5 senelik bir deneyim..

Şimdi yoktan bir tribün yaratmaya çalışılırken, heyecanla yine tribünde yer almışken birilerinin elitist bir tavır gösterip kaldırsınlar davulları rahatsız oluyoruz demesi hepimizi önce şok etti, sonra şevkimizi kırdı. Ve bu şımarıklık, büyüklenme açıkçası koydu.. Tamam sırtımız sıvazlansın diye salonda değiliz.. Deplasman maçına gittiğimizde tezahürat yaptığımız koçun önümüzden geçerken gözüyle bile bize bir bakış atmadığı zamanlar da oldu.. Yok kabul edilmeye alıştık.. Ama rahatsız olunmak açıkçası koydu bana.. Sadece bana da değil. Pek çok tribün emekçisinin zoruna gitti bu davranış..

Çıkardık formaları atkıları, yukarı bir yere geçtik.. Benim önerim tüm pankartları ters çevirip topluca yukarı çıkmaktı.. Tam olmadı... Kulüple gereğinden fazla içli dışlı bazı arkadaşlar formalarını çıkarmak ve benç arkasının rahatını terk etmek istemediler.. Yine de grubun önemli bir kısmı yukarılara geçti.. Sadece "yanınızdayız" pankartı ters çevrildi.. Kalanlar toplandı...Devre arasına giderken ve maç sonunda fotoğraftaki gibi hareket yapıldı... Benç arkasında davul çalınmaz vs denebilir tabiki.. Ama bunu söylemenin de bir yolu yordamı vardır... O kadar hazırlık, çaba ile salona gelip rahatsız ettiğini söylesinler.. İnsanın canını sıkıyor, moralini ozuyor bu durum...

Olay bitti, moral bozukluğuyla evlere dağıldık.. Turkbasket'te bir açıklama vardı.. Admin olan bütün arkadaşlar birbirimize sorduk. Kim yazdı diye... Yöneticilerden biri değildi... Ama verilen bilgilere bakıldığında da gruptan biriydi.. Aslında açıklamanın çoğu da katıldığımız şeylerdi ama desteğimizi çektik gibi bir sonu vardı yazının. Belki de en önemli kısmı orasıydı.. Çünkü onca kızgınlığımıza rağmen öyle bir karar alınmamıştı.. Hala da alınmış bir karar yok.

Grup olarak organizasyon kesilse de benim salonda olmamı engelleyecek bir basketbolcu ya da koç yok... Sinirlenmiş, kırılmış, aidiyet hissim zedelenmiş olsa da Telekom maçında yine Sinan Erdem'de, Final 4'a çıkılırsa Barcelona'da olurum.. Başka türlüsü benim için mümkün değil...

23 Kasım 2010 Salı

Hidayet vs Bodiraga

Vay be! Ne eşleşme... Hidayet daha sabi.. Bodiraga yine üstad...

26 Ekim 2010 Salı

Pamesa Valencia

Efes Pilsen yarın Valencia takımıyla oynayacak. Valencia yeni kurulmuş bir takım. Tam tarihi hatırlayamasam da kuruluşu 2000'lerin başı olmalı.. Yine de bu kısa süreye Avrupa'nın alt seviye kupalarını sığdırdı.

Efes Pilsen daha önce bir kez Valencia ile eşleşmişti. O zamanlar adı Power Electronics değil Pamesa Valencia idi. İki maç oynanmıştı. Her iki maçı da ev sahibi takımlar kazanmıştı. İstatistikler burda ve burda. Valencia'nın kadrosunda iki kişi dikkat çekiyor. Biri eski oyuncumuz Marko Popovic. Diğeri ise bu sene nerdeyse Efes'e gelecek olan Fabricio Oberto...

Efes'in kazandığı maçdan arşivimdeki fotoğraflar..



Vujcic Efes Pilsen için İstanbul'da


Vujcic transferi resmen ilan edilmeden ilk antrenmanının görüntüleri yayınlandı. Haber burda. Hayırlı olsun...

Sonradan gelen oyuncuların Efes'e pek yarar sağlamadığını gördük. Charles Smith bile sezon içinde takıma katıldığı sezonda kendini gösterememişti. Daha önceki yazımda da belirtmişti. Raduljica ile sezona başlamak büyük hataydı. Mutlaka bir tane daha 5 numara lazım derken Radu da gitti. Bu sefer ne diyeceğimizi bile bilemedik. Vujcic bu yoklukta yine de iyi sayılabilecek bir transfer.. Neticede sezonun daha başındayken ya Yurolig eskilerinden bir tane bulunacaktı ya da NBA döküntülerinden biri.. Oberto olsa daha iyi olurdu tabi.. Ama Vujcic de en azından tarihi olarak çok önemli bir oyuncu. Çarşamba günü Valencia karşısında mutlaka farkedilecektir. Benim asıl merak ettiğim şey haftasonu.. Haftasonu ne olacak? Sahada hangi yabancılar olacak? Vişneye tahammül mü edilecek? Gümüş madalyalı Türk oyuncular yerine Vişne'nin bu kadar fırsat bulması açıkçası zoruma gidiyor.. Ligde başka Avrupa'da başka kadroyla oynamak Efes'e iyi gelmiyor. Taa Vasili Karasev'den bu yana Türkiye Ligi'nde oynamayan yabancılardan gerekli faydayı alamadığımız bir gerçek. Ben Vişne yerine Vujcic sahada olsun isterim açıkçası..

Fotoğrafta Efes'in son iki sene kadrosuna sonradan kattığı 2 stepne pivot var. İkisi de ah keşke bir gün Efes'e gelse dediğim ama formdan düşmeden gelmeyen oyuncular olmaları nedeniyle burukluk hissettiğim oyuncular...

23 Ekim 2010 Cumartesi

Vujcic mi Geliyor? Mecbur Edenler Utansın...


2 sene önce Efes pivot olarak sadece Mario Kasun ile sezona başlayınca Ergin Ataman ve Engin Özerhun çok eleştirilmişti. Bu kişilerden ve Çetin Çeki'den de özeleştiriler gelmişti. Tabi bu özeleştirinin yapılmasında Kasun'un sakatlığı ve daha sezon başında pivotsuz kalarak Efes tarihinde ilk ve tek kez Avrupa Ligi'nde gruptan çıkamaması etkili olmuştu. Şimdi bu sene Raduljica ile sezona başladı Efes. Forumlarda napıyorlar bunlar Radu yetmez, hem tek kişi olması hem de tecrübe eksikliği var diyorduk. Yani Radu'nun bile Efes pota altı için yeterli olmadığını düşünürken şimdi o bile yok.

2 sene önce ya tutarsa diyerek Dwayne Jones denemesi olmuştu. Olmamıştı. Şimdi de bir deneme olacak. Vujcic konuşuluyor. Efes'in bu aşamada pivota ihtiyacının olması kadro oluşturma politikası açısından fiyaskodur. Bu fiyaskoda suçlu Engin Özerhun mu yoksa Perasovic mi bilemiyorum.

Fiyasko olmasına fiyasko ama geçen sene Santiago'yu getirerek Efes forması altında seyretmeyi çok istediğim bir oyuncuyu Türkiye'ye getiren Efes'in bir diğer istediğim oyuncuyu getirecek olmasından da mutluyum. Yani ne Vujcic ne Santiago en iyi zamanlarında Efes'le anılmıştı. Yine de içimde ukte olarak kalmamaları güzel... Henüz belli bir şey olmasa da Vujcic'e Santiago'nun 25 numaralı forması çok yakışacaktır.

14 Ekim 2010 Perşembe

2010'un İlk Kupası


Maçtan önce ben de pek çok kişi gibi Fenerbahçe Ülker'i favori görüyordum. Özellikle uzun rotasyonu Avrupa'da bile en iyi 3-4 takım arasında böyle bir rakip karşısında bırakın iyi bir pivotu hiç pivotu olmayan Efes'in şansı azdı. Olumlu yaklaşabilmem için de sadece Olympiakos maçında gördüğüm kısaların uzun eksiğini kapatmak için gösterdiği mücadele vardı. Neticede FB Ülker uzun rotasyonunun ne kadar güçlü olduğu belli oldu. Hatta tüm kadrosu o kadar kalıplıydı ki maç içinde bazen lise takımı gibi kalıyordu Efes'li oyuncular. Ama Efes'in oyuncuları da madem kısayız o zaman daha fazla gayret göstermemiz lazım dediler. Başka hiç bir şey rakibin 29 ribaund 2 top çalma ile oynadığı bir akşamda 37 ribaun 6 top çalmayı izah edemez.

Maça zor yetiştim. O yüzden maç başlarken atmayı planladığım konfetileri maç sonuna saklamak zorunda kaldım. Böylesi belki daha iyi oldu.

Maçın başında oluşan fark ve mutlak FB Ülker üstünlüğü son yıllarda alışamasak da artık yadırgamadığımız FB Ülker maçlarından biri olacak diye düşündürdü. Hatta 3. çeyrek bittiğinde oluşan 62-60'lık skor bile bu düşüncemi değiştirmedi. 3 dakika sonra fark yine 11 olunca da tamam dedim. Ben dedim ama Efesli oyuncular demedi. Tarihi denilebilecek uzun yıllar da hatırlanacak bir geri dönüş oldu. Kupayı kazandık ama nasıl oldu tribünden ben anlamadım. Akşam eve gidince FB TV'den maçın son çeyreğini izlemek de ayrıca keyifliydi.

Herkesi ve mücadelelerini tebrik ederim. Gerçekten harika bir gece geçirdik. Önemli maçlara gelenler evlerine döndü. Şimdi Antalya maçı ile birlikte ben yine salondayım... Herkesi beklerim.. Bu takım her maçta desteği hakediyor.

12 Ekim 2010 Salı

Cumhurbaşkanlığı'na Doğru


Türkiye Kupası maçlarını sayıyorum. Bence sezon asıl şimdi başlıyor. Geçen seneye de böyle başlamıştık. Fotoğraftaki gibi.. Ben de o fotoğraftayım.. Hayatımdaki en keyif aldığım 10 Efes maçından biriydi.

Geçen sene play off döneminde şehir dışına çıktığım için uzun süredir canlı canlı Efes maçı izlemiyorum. O açıdan keyfim yerinde. Gerçi maçın İstanbul'da olması abukluk... Ankara'da veya başka bir şehirde olmalıydı. Kulüpler düzeyinde basketbol maçlarında Türkiye'de zirve yapan bu eşleşmeyi başka şehirlerdeki insanların da izlemesi lazımdı. Özellikle Ankaralı Efesliler'in çok büyük hayal kırıklığına uğradıklarını biliyorum. Maçın D-Smart platformunda olması da ayrıca konuşulması gereken bir şey. Umarım uydudan şifreye girmezler de herkes izler...

Maça gelince favori FB Ülker... Oyun kurucu ve forvet pozisyonunda denklik veya az miktarda Efes üstünlüğü varken uzun pozisyonunda durum malum... Lavrinovic, Kaya, Mirsad, Oğuz ve Vidmar'a karşı sadece Roberts ve Dudley.. Biraz da mecburen Nachbar... Gerçi Kerem Gönlüm'ün oynayıp oynamayacağını bilmiyorum. Olympiakos maçından sonra Cumhurbaşkanlığı'nda oynayıp oynamayacağını sorduğumda, belli olmadığını uğraştıklarını söylemişti. Yarın belli olur oynayıp oynamayacağı..

Yani şu anki uzun rotasyonunda durum çok parlak görünmüyor. Hele Furkan Aldemir'in Efes pota altında topladığı ribaundları gördükten sonra mesele daha rahat anlaşılıyor.. Hatta Olin Edirne'deki Smadjiski bile çok rahattı. Olympiakos maçında da durum farklı değildi aslında. Ama bu maçlarda Efes'in olumlu bir yönü de vardı. Takım, uzun sorununun farkında ve olması gerektiği gibi oynamaya çalışıyor. Yani rakip uzunlara top inmemesi için takdir edilesi bir gayret gösteriyorlardı. Ama bu yarın ne kadar işe yarar göreceğiz..

Her neyse... Yarın salondayız.. Formalar hazır.. Atkı ve şapkamda... Hatta konfetiler de... Yarın ola bayram ola...

10 Ekim 2010 Pazar

Efes Pilsen 1993-94 mavi forması


Efes Pilsen'in bu sezonki mavi forması dikkatimizi çekti. Mavi renk göz tırmaladı. Ama Efes bu rengi ilk defa kullanmıyor. 1993-94 sezonunda, yani benim Efes'i takip etmeye başladığım sezonda da Efes bu rengi kullanıyordu. Reebok'ın formaları hazırladığı sezonda renk çok net hatta şu andan biraz daha açık bir mavi idi. O zamandan kalma bir fotoğrafla anılar canlansın.

Ama kırmızı çizgilere de dikkat etmek gerekiyor. Çünkü Efes formalarının mutlaka bir yerlerinde kırmızı vardır. Bu seneki formada kırmızı olmaması da dikkat çekici...

8 Ekim 2010 Cuma

Kupa tamam, diğerlerine bakalım


Bir önceki yazımda TBF'nin yaklaşmakta olan Türkiye Kupası'nı sponsorsuz bırakması ve yayıncının henüz belli olmaması nedeniyle başarısız bulmuştum. Bu konuda son dakika atılımında bulundular. Hem kayda değer bir meblağ karşılığında sponsor buldular hem de yayın kuruluşu belli oldu. Bir de yapılmayanı yapıp yayınları radyoya taşıdılar. Bu açıdan bakınca, her şeyin son anda belli olması ve yayının açık kanaldan yapılmaması şerhleri ile birlikte, TBF iyi iş çıkarmış oldu.

Tabi ligin yayını ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nın programı gibi durumlarda mutlak belirsizlik devam ediyor. Son dakika çözümleri Dünya Şampiyonası ve Türkiye Kupası için çok iyi olan Federasyon bakalım bu iki organizasyonun eksiklerini kapatabilecek mi? Başarırsa onlar için de alkışlarız...

5 Ekim 2010 Salı

TBF Olmadı Kulüpler Birliği'ne Bakalım

Türkiye Kupasına sponsor bulunamadı. Yayın şimdilik yok. Ligde ne olacağı belli değil. Yayın konusunda bir netlik yok. Cumhurbaşkanlığı Kupası'na 1 hafta kaldı. Henüz onun da programı belli değil.

Bu işleri TBF'nin beceremediği iyice anlaşıldı.Ümidim Kulüpler Birliği'nde.. İnşallah dağ fare doğurmaz. Takımların yaptıkları yatırımlar daha fazla ilgiyi hakediyor. Bunu da anca kulüpler kendileri becerebilir..

3 Ekim 2010 Pazar

Efes Pilsen - Olympiakos: 75-77


Merter'den az önce geldim. 2 yıldır devam eden "Efes iyi oynar, ve sonundan kaybeder alışkanlığı devam etti.

Efes'te Radljuca ayağında alçıya yakın bir şeyle koltuk değneğiyle kenarda oturuyordu. Kerem Gönlüm ise terlikle salondaydı. Yani takımın tek 5 numarası ve 5 numara oynayabilen tek 4 numarası kenardaydı. Dolayısıyla ilk defa pivotsuz bir Efes Pilsen izledim. Yetersiz pivot demiyorum. Pivotsuz bi Efes... Nesterovic gibi posası kalmış bir pivot değil de karşısında gerçekten etkili-mesela Oly'nin oynamayan pivotu Erceg gibi- bir pivot olsaydı maç bu kadar rahat geçer miydi emin değilim.

Yine de haksızlık etmeyeyim. Efes pivotsuz oynamaya alışmış. Uzunlara, pota altına top inmemesi için maçın büyük bölümünde takdir edilesi bir gayret gösterdiler. Smaçla ya da basit turnikelerle bitecek hücumlarda topa müdahaleler çok başarılıydı. Pivotsuz oyunda başarılıyken bir de gerçek bir pivot olsaydı ne olurdu diye düşünmeden edemedim.

Efes'in mücadele isteğinden memnunum. Şimdi geriye bir pivot bi de kazanılması gereken maçlar kalıyor.


Not: Kerem Gönlüm'e Cumhurbaşkanlığı'na yetişip yetişemeyeceğini sordum. "Çalışıyoruz." dedi..

1 Ekim 2010 Cuma

Ataköy'ü İstemiyorum Yaşasın Zeytinburnu


1994'te bir Ülker - PTT maçı ile ilk kez Abdi İpekçi'den içeri girmiştim. İlk defa canlı canlı bir basketbol maçı izlemiştim. İpekçi ile o günden bu yana bir gönül bağım var. Efes Pilsen'in bu sezon maçlarını Sİnan Erdem'de oynamasına bu yüzden gerçekten üzüldüm. Benim için basketbol mabedi Zeytinburnu'nda surların dibindedir. Mevlanakapı, Silivrikapı, Belgratkapı diye surları diye bakınmayı seviyorum. Şimdi Ataköy'de o sıkıcı yollarda yürüyüp maç izlemeye gideceğim için üzülüyorum.

Tabi şu sıralar Disney kandırmacasıyla dolu olan İpekçi'de nasıl maç oynanacaktı onu da bilmiyorum. Ayrıca bir o salonda bir bu salonda gidip gelmenin taımı olumsuz etkilediğinin de farkındayım. Ama İpekçi'nin yeri de başkaydı. Şimdilik değişime direnç göstermekten memnuniyetsiz hissetmekten başkası içimden gelmiyor..

22 Eylül 2010 Çarşamba

Son Günlerden Kısa Kısa

Dünya Şampiyonası için Ankara'ya gittim. Tüm maçları izledim. Sonra Fransa ve Slovenya maçlarını Sinan Erdem'de izledim. Sırbistan maçını anca televizyondan takip edebildim. ABD finalini ise yolda olduğumdam -Bursa otogarında görebildiğim 10 dakika haricinde- izleyemedim bile. Böyle acaip bir şekilde geçti Dünya Şampiyonası...

Ankara Arena muhteşem bir salon. 2 yıldan az bir sürede tamamlanmasına rağmen adeta alışveriş merkezi gibi. Sİnan Erdem'i 17-18 senede tamamlayabilen iş bilmezlere de selam olsun. Sinan Erdem'e ise alışamadım. Abdi İpekçi ile gönül bağım o kadar kuvvetli ki İstanbul'da hangi salon olursa olsun sevmem kolay değil.

Ayrıca Fransa maçı için en pahalı bileti almama rağmen ön bloktan bilet vermeyen Federasyon'a da yazıklar olsun. Hakkımın yendiğini düşünüyorum. Ve helal etmiyorum. Tamam en yüksek bileti aldım diye bençe oturayım, Barış Ermiş'le birlikte havlu sallayayım da demiyorum. Ama bu kadar da olmaz. En azından ön blokta oturmayı hakediyordum. Ama maçları balkondan izlemek zorunda kaldık.

Maçları izlerken bir an önce Türkiye ve Avrupa ligleri başlasın diye içimden geçirdim ve yanımdakilere söyledim.

Abdi İpekçi özlemimi dindirmek ve Banvit'i desteklemek için Banvit maçına gittim. Efesliler'den tam 4 arkadaşa rasladım. Fenerbahçe Ülker ve GSCC tribünlerinden de aşina olduğum bir kaç sima vardı. Pek çok arkadaş Efes Pilsen'in sezon açılışına gitmiş. Benim haberim yoktu. Olsaydı da gitmezdim sanırım. Birlikte gittiğim 3 kişi de Balıkesirli ve basketbolla alakasız kişilerdi. Onlara yol göstericilik yapmam gerekiyordu. Banvit Bandırma'dan feribot kaldıracaktı. En azından böyle söylentiler kulüpte çalışanlar tarafından dile getirilmişti. Sonradan vazgeçtiklerini otobüse döndüklerini öğrendim. Bandırma'da 3 grup gelmişti. En kalabalık olanlar Uni-Banvit'ti. Bir miktar futbol taraftarı. Bir kısmı da sosyal aktivite peşinde Bandırma tikileriydi.. Maça ümitli başlasak ve zaman zaman gerçekten ümitlensek de olmadı. Basit hatalar vardı. Özellikle savunma performanları açısından Euroleague seviyesine olmayan bir eleme maçı oynandı. Banvit perşembe yola çıkıp cuma yola çıkacaktı. Orda yenilir ve EUrocup için kurulan kadrolarıyla Eurocup'da yollarına devam ederler.

Ayhan Şahenk'te GSCC ile hazırlık maçı yapmışız. Basına, taraftara herkese kapalı maç.. Efes'in böyle uyuz edici hareketleri sık sık oluyor malesef. Maçı rahat almışız. Ama ne olursa lsun söyleyecek en öneli şey şu: Bu uzun rotasyonu ligde final getirir. Ancak Euroleague'de eziliriz. Kasun'un tek pivot olarak alınıp başlanan sezondaki hataya ikinci kez düşme ihtimaline inanamıyorum...

5 Eylül 2010 Pazar

2010 Ankara

Ankara'da harika 6 gün geçirdim. Tüm maçları salonda izlemek 5 gün üstüste seyircinin desteği ve galibiyetlere tanık olmak inanılmaz keyifliydi. Maç öncesi Gençlik Parkı turları, bir önceki maçın devre arasında iftar ve sonunda Türkiye galibiyeti... Kısa süre sonra ola çıkıp Sinan Erdem Spor Salonu'na gideceğim. İnşallah tanık olduğum 5 galibiyete 6.sı eklenir.

18 Temmuz 2010 Pazar

Final Four 2010: Barcelona

Bu seneki Final 4'un Torino'da düzenleneceği geçen senenişn kura çekiminden önce açıklanmıştı. Efes Pilsen'in ve Türk takım sporlarının Avrupa kupalarında göreceği ilk finalin olduğu şehirde final 4 olması fikri hoşuma gitti. SOnra organizasyonun Torino'dan alınacağı, İstanbul'un da aday şehir olacağı ihtimali yazıldı çizildi. Açıkçası bunu istemedim. Çünkü çalışma hayatına atılıp ekonomik özgürlüğümü kazandığım 2005'den bu yana Efes Pilsen'in final 4'u için Avrupa'ya gitmeyi hayal ediyorum. Final 4 oynayıp yurt dışına çıkmasaydım hayal kırıklığına uğrardım. Şimdi hedef Barcelona.. Belki tarih denk gelir de Nou Camp'da maç bile izleyebilirim.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Efes Pilsen'in Yeni Transferleri


Efes Pilsen'in yeni sezon öncesi transfer çalışmalarından, takıma katılan isimlerden memnun olmayanlar var. Bunun asıl nedeni, insanların Efes Pilsen'in geleneğine aykırı bir şekilde dikkat çekici transfer yapılmamasını görmeleri. Ama bu tamamen bir yanılmsama. Bu yanılsamayı oluşturan şey de Ergin Ataman'lı dönemdeki pahalı ve Avrupa'da ses getiren transferler gözleri o kadar büyüdü ki yanlış anlamalara neden oldu. Ergin Ataman pahalı transferleri iddialı kadroları ve büyükj hedefler koymayı sever. Efes Pilsen'e tekrar geldiği ilk sezon transfer ettiği Mario Kasun, Kakiouzis, ve Vujanic Avrupa'nın en üst seviye oyuncularındandı. İkinci sezon çıta daha da yükseldi. Rakocevic, Nachbar hatta Santiago yine Avrupa piyasasında son derece dikkat çekici transferlerdi. Peki böyle önemli transferler Efes Pilsen tarihinin genel karakteri mi? Hayır.. Burda bahsettiğim son 2 sezonu unutun. Geçmiş Efes Pilsen transferlerinde ne zaman bu sezondan çok farklı kalibrede oyuncular geldi ki takıma. Efes Pilsen her zaman iyi yerli oyuncular ve orta-orta üstü yabancılardan kurulmuştu. Efes Pilsen'in bu sezonki transferlerine bütçe azaltılması, hedef küçültülmesi gibi yaklaşmak bence doğru değil. Efes Pilsen 2 senedir harcadığı aşırı paralardan vazgeçti. Klasik transfer bütçesine döndü o kadar. Yani çeyrek finallere abone olduğu, hatta çeyrek finalin başarısızlık kabul edildiği dönemdeki seviyeye...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Eski Dost Ankara'da

Az önce Turgut Atakol Turnuvası'nda Türkiye-Rusya maçından geldim.

-Salon güzel olmuş. Modern bir görüntüsü var. Hem dışardan hem içerden göze hoş geliyor. Ayrıca hem içerde hem dışarda ufak çalışmalar devam ediyor ama turnuvaya yetişmeyecek cinsten şeyler değil. Tepedeki skorbord harika. Koltuklar çok rahat. Olumsuz olarak üst katın parçalı olması, yani kolonların 4 kenardaki tribünleri birbirinden ayırması gösterilebilir. Dışardan tamamen oval bir görüntü varken içerde bu kesinti biraz göz tırmalıyor ama çok önemli değil. Bir de çok amaçlı olduğundan özellikle arka tribünler sahadan uzak kalıyor.

-Dusan Cantekin'den hiç bir numara olmaz. Melih Mahmutoğulları'da yavaş. Şut sokamadığında hiç bir işe yaramaz.

-Maçta eski bir dost vardı. Biraz da onun için girdim nete. Karasevda: Vasili Karasev basketbolu çok geç yaşlara kadar devam ettirmişti. Şimdi Rus Ümit Milli takımının bençinde. Maç çıkışı salonun önünde sigara içerken yakalayınca bi selam vermeden geçemedim. Kırık dökük İngilizcemle Efesliler seni unutmadı. Türkiye'ye tekrar hoşgeldin gibi bir şeyler zırvaladım. Zorla da olsa elini sıktım.
Ah o kara perşembe... Ah o Asvel maçı...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Seri Başlasın

Sene başından beri onca maç oynandı. Yapılan 257 adet maç sadece saha avantajının hangi takımda olacağını belirledi. Sene başında yapılan tahmin bire bir gerçekleşti. Diğer takımlar Efes Pilsen'i nerdeyse hiç bir maçta ve her iki takımı da en azından play off'ta bir kez bile alt edemedi. Zaman zaman çekişme yaşansa da asıl sonuç değişmedi. (Tabi yarı final için Banvit ve BJKCT'nin hakkını yememek lazım. İki takım da 1 maç kazansa asla şaşırmazdım..)

Yeni bir play off finali daha izleyeceğiz belki. Kendi içinde yenilikler heyecanlar olabilir. Ama neticede Efes Pilsen - Ülker finalleri yerini Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker finallerine bıraktı. Aslında gelenek değişmedi.

Efes Pilsen hükümet zoruyla kapatılma baskısı altında. Onun dışında takımda Shumpert ve Kasun'un hafif sakatlıkları var. Yine de takım formda. Aylardır maçlarının çoğunda fark atarak rahat galibiyetler aldı. Nispeten zorlandığı Beşiktaş Cola Turka karşısında bile az farklı galibiyetler almadı.

Fenerbahçe Ülker sakatlıklarla boğuştu sene başıdan beri. Sakatlananlar, iyileşenler, kulüp içi ceza alanlar vs. Şu anda bile sahaya hangi oyuncuların çıkacağını bir çırpıda söyleyemiyorum. Bir de futbol takımının en azından taraftar üzerinde yarattığı tramva var. Bu durumun taraftarı üzerinde yaratacağı etkiyi merak ediyorum.
İlk maçta yokum. 2. maçta salondayım. 4. maçta da eğer uçağımda rötar olmazsa salondayım. eğer 5. maça kalırsa, haftasonu olacağından salonda olurum. 6. maça Allah kerim...

18 Mayıs 2010 Salı

Mecburi Ara

Bir süredir bloga yazı giremiyorum. Bunun nedeni yazmayı bırakmam değil. İş yerinden blogger'a girmemiz engellendi. Blogspot ile girilen sitrelerde ise sadece yazılar var. Fotoğrafların hiç biri görünmüyor. Eğer sorunu çözebilirsem tekrar yazmaya yorumlamnaya devam edeceğim. Yoksa böyle nadir yazılara mecbur kalacağım..

7 Mayıs 2010 Cuma

Okay Karacan

Okay Karacan bir süredir Zaman'da yazıyor. Yazılarının konusunu ağırlıklı olarak futbol oluştursa da zaman zaman basketboldan da bahsediyor. Şimdiye kadar çok keyifli, blog tadında ve kaliteli yazılar çıktı. Basketbol matbuatının hiç renkli olmadığı bu dönemde bulunmaz nimet durumunda.

Bugün Beşiktaş ve Newley üzerine yazmış. Burdan okuyabilirsiniz. Çok keyif aldığım bazı diğer yazılarına da burdan, burdan, ve burdan bakabilirsiniz.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Trabzonspor da Rakipleri Gibi Geliyor

Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'dan sonra Trabzonspor da muhtemelen geliyor Beko Basketbol Ligi'ne. Ve rakiplerinin izinden gideceğine dair sinyalleri şimdiden vermeye başladılar. Önceki 3 takımın basketbola en büyük katkısının ne olduğundan bahsetmiştim. Trabzonspor da "Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankası'yız." dedi. Daha lige gelmeden ilk rengini kattı. Ayrıntısını burdan okuyabilirsiniz.

Ligden düşen takımları da dikkate alınca, gelecek sezon basketbol salonlarında daha fazla şiddet, kavga ve küfüre tanıklık edeceğimiz bir lig yaşanacak gibi görünüyor.

Efes Pilsen Gap Arena'da

İstanbul'da doğru düzgün futbol maçına gitmeyen biriyim. Hayatımda en çok futbol maçını Ankara'da izledim. Gençlerbirliği'ni Ankara yıllarımdam beri -Cavcav'a rağmen- severim. İstanbul'da tek izlediğim maç Beşiktaş'ın bir Lazio maçıydı. Ama kalktım Maraş'tan Urfa'ya gittim. Gittiğime de değmedi. Eğer vakit olursa izlenimlerimi paylaşmak istiyorum ama şimdilik iş zamanı.

Efes Pilsen benim olduğum her yerde:


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Küçükler Şampiyon

Kayseri'de düzenlenen küçükler Türkiye şampiyonasında Efes Pilsen şampiyon oldu. Hiç bir maçlarını kaybetmediler ve namağlup bitirdiler şampiyonayı.

Finale gelene kadar rakiplerini ortalama 25 sayı farkla geçerken finalde Fenerbahçe karşısında zorlanmış. Rakibi Fenerbahçe'yi 70-67 ile geçmiş.

Turnuvayı zaman zaman TBF'de canlı skordan takip etmeye çalışmıştım. Takımda yer alan Oğulcan Baykan ve Okben Ulubay'ın gelecek performanslarını umutla bekliyorum.

Turnuvaya ilişkin en fazla ayrıntı ve görseli Altyapıbasket'ten, istatistikleri federasyonun sitesinden inceleyebilirsiniz.

2 Mayıs 2010 Pazar

Efes Yarı Finale Çıkarken

Bir önceki Efes Pilsen - Erdemir maçı yazımda da belirtmiştim. Teorik olarak daha üst seviyede geçmesi beklenen play off serisi geçen sene olduğu gibi Efes Pilsen için çok rahat devam ediyor. Geçen sene Darüşşafaka Cooper Tires ve Galatasaray Cafe Crown takımlarını normal sezondan daha çok fark atarak geçmişti Efes. Bu sene de normal sezonda iki maçta 13 sayı farkla mağlup ettiği Erdemir'i play off'taki iki maçta 22,5 sayı ortalama farkla geçti. Belki de bu yüzden Efes maçlarını izlerken pek keyif almadım. Galibiyetin tadını çıkartmaktan çok zaman zaman savunmada yapılan hataların ilerde ne gibi sıkıntı yaratabileceğini düşündüm.

Efes Pilsen için de jure olarak başlayan play off de facto olarak başlamadı. Tabi bu seviyedeki hayal kırıklığının nedeni Efes Pilsen değil. Şimdi Efes köşesine çekildi. Telekom ile Beşiktaş Cola Turka'nın birbirini yıpratmasını izleyecek.

29 Nisan 2010 Perşembe

Play Off İlk Maçı: Efes Pilsen - Erdemir

Play off Efes Pilsen açısından, en azından ilk maç için, geçen sene olduğu gibi başladı. Geçen sene ilk turda Daçka vardı karşısında. Normal sezon maçlarında nispeten yakın maçlar varken Efes play off'ta darmadağın etmişti rakibini. Bu sene de benzer şekilde başladı play off. Efes Pilsen normal sezon maçlarında ortalama 13 sayı farkla yenerken play off ilk maçında 20'lik yaptı. Üstelik maçın sonunu Ali Işık - Dusan Cantekin ikilisi ile oynamasına rağmen.

Erdemir zaman zaman direnç de gösterdi ama maçın en kritik anlarında üst üste gelen ve doğru seçim de olmayan üçlükler rölantide giden maçı bir daha dönmemek üzere Efes'e çevirdi. Maçla ilgilibir kaç şeyi yazmak istiyorum.

-Salonun hali içler acısıydı. Efes Pilsen o salonu dolduramazdı. Ama maç 6'da olmasa en azından normal sezon maçlarındaki kadar seyirci olurdu. Sırf saatinden dolayı gelemeyen çok insan biliyorum. Ve normal sezon maçında orda en az 4 kat daha fazla insan vardı Ayhan Şahenk'te...

-Charles Smith 14 sayısına 8 top çalmayı ekleyerek bence ligin en iyi savunmacısı benim dedi. Eskidikçe güzelleşiyor. BBL seviyesi için olağanüstü bir yıldız.


-Kerem Tunçeri'nin 16 sayısı önemliydi. Ama yüksek yüzdeli olarak şut sokmasından dolayı önemliydi. Özellikle hücumda oyun kurucu yetenekleri ile değil, skorer gard olarak fayda verdi. 0 -yazıyla sıfır- asistle bitirmesi de bunu göstergesi. Ama her halükarda unvanı oyun kurucu olan bir kişiden yüksek sayı bulmayı özlemişim.

-Alan savunması zaman zaman çok iyi sinyaller verdi. Dönem dönem hoşuma giden savunma performansları vardı. GSCC'nin 20-0'lık hükmen mağlubiyetlerini dikkate almadığımızda, ligin en az sayı yiyen takımı olan Efes Pilsen bu unvanına yakışır oyunu gösterdi.

-Geçen seneden farklı olarak Efes bu sene play off'ta İstanbul dışına çıkacak. En azından bir kere Ereğli'de deniz sefası yapabilirler. Belki Ankara'ya da gidebilirler. Yarı finalden önce umarım seri İstanbul'a taşınmaz da diğer takımlar birbirleriyle kapışıp yorulurken Efes ilerleyen turlara daha hazır çıkar..

Seyirci Anadolu'da

Play off'un ilk 2 maçını izledik. İnternetten sağlam bi link bulduğumdan özellikle Fenerbahçe Ülker - Bornova Belediye maçını çok kaliteli bir şekilde izleme fırsatım oldu.

Maç değerlendirmesi yapmak istemiyorum. Ama ilk maçta vasat kalite, yüksek çekişme ve filmlik bir maç sonu izledik. Barış'ın sakatlığı Banvit'i güçsüzleştirse de evinde kolay kolay yenilmemeye devam edeceğim dediler. Daha da önemlisi salon doluydu. Anadolu'nun pek çok yerinde olduğu gibi Bandırmalılar ve hatta İzmirliler salona akın etti.

İkinci maçta ise ilk görüntü sanki maçın başlamasına 2 saat kala çekilmiş gibiydi. Koskoca İstanbul'da kaliteli bir maç izleyecek basketbolsever, hadi onu geçtim her halükarda Fenerbahçe ile ilgili bir etkinliğie katılacak 150 kişinin olmaması tuhafıma gitti.

TBF güzel organizasyonlarla maçlara olan ilgiyi arttırmaya çalışıyor. Bu etkinliklerden biri maçlara gelenlere çekilişle lap top hediyesi. Eğer İstanbul'da olsam Fenerbahçe Ülker'in Bornova maçına kesin giderdim. Çünkü ödül kazanma ihtimali en yüksek maç oluyor.

İspanya gibi olmayı beklemiyorum. Veya hedef Partizan demiyorum. O kadar yüksekten uçamam. Ama en azından Almanya kadar olabilmek lazım.

28 Nisan 2010 Çarşamba

1-0


1-0 önde başlama kuralını sevmiyorum. Tamam, normal sezonun değerini arttırıyor. Normal sezon maçlarını angarya olmaktan çıkarıp çok önemli hale getiriyor. Ama mücadelenin zirve yapması gereken play off'un da tadını kaçırıyor.

Bu tatsızlıktan en fazla istifade eden takım yine Efes Pilsen. Efes Pilsen play off tarihinde 30. kez eşleşmeye 1-0 önde başlıyor. İstatistiğe boğmayayım sizi ama en yakın rakibinin uzak ara önünde bu konuda. 1-0 önde başladığı, daha önceki 29 eşleşmenin 28'ini Efes Pilsen kazanmış. Efes Pilsen kazandığı 28 serinin 19'unu ise hiç maç kaybetmeden bitirmiş. Yani 3-0 veya final serisiyse 4-0 olarak bitirmiş.

Efes Pilsen karşısında 1-0 geriden gelip seriyi önde bitirebilen tek takım Fenerbahçe... 1994-95 sezonunun yarı finaline Efes Pilsen 1-0 önde başlamasına, üstelik ilk maçı da kazanıp durumu 2-0'a getirmesine rağmen Fenerbahçe 3 maç üst üste kazanarak finale yükselmişti. 15 senedir bu başarıyı tekrarlayan yok.

27 Nisan 2010 Salı

Yanımızda mısın?


Samsung - Efes Pilsen birlikteliğinin güzel bir ürünü olarak http://www.yanimizdamisin.com/ yayında. En profesyonel sponsorluk ilişkilerinden biri olan Samsung - Efes Pilsen örnek bir çalışmaya daha girişmiş. İncelemenizi tavsiye ederim.

Efes Pilsen - Erdemir Karşılaşmaları

2009-10 sezonu play off'larında ilk ve umarım son olmayacak rakip Erdemirspor. Erdemirspor'un ilk play off deneyimi olacak bu. Erdemirspor'da koçun ve yabancı oyuncuların da ilk play off deneyimi olacak. Ama daha önce play off gören pek çok oyuncuları var: Emre Ekim, Erdal Bibo, Serhan Kavut, Hakan Koseoğlu, Ümit Türkoğlu, Erkan Veyseloğlu gibi..

Erdemir'de Efes Pilsen alt yapısından yetişmiş 2 oyuncu bulunuyor. Biri Erkan Veyseloğlu, ki onu Efes formasıyla hiç hatırlamıyorum. Diğeri ise Efes'ten yetişip seyyah oyunculardan olan Erdal Bibo.

Efes Pilsen, Erdemirspor ile daha önce, 2'si Türkiye Kupası, 8'i normal sezon maçı olmak üzere 10 kere karşılaşmış. 10 maçta da Efes Pilsen kazanmış. En dikkat çekici olan maç 2009 yılının Teknosa Türkiye Kupası finalinde oynanmıştı. Play off bile yapamamış bir takımın finale yükselmesi büyük başarıydı. (Ama bu başarısına rağmen bence saçma ve haksız bir düzenleme nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Kupası maçı oynama hakları ellerinden alınmıştı. Yoksa Efes Pilsen'le 1 maç daha fazla oynayacaklardı.)

11. maçta, 29 nisan çarşamba, akşam 6'da neler olacak göreceğiz. Az sayıda kişi salonda ben de Kahramanmaraş'ta internet başında maçı takip etmeye çalışacağım.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Play Off'lar Başlıyor

Sonunda normal sezon bitti. Efes Pilsen geçen sene olduğu gibi normal sezonu 1. sırada bitirdi. Geçen seneye 2 mağlubiyet almıştı. Bu sene mağlubiyet sayısı 3'e çıktı. Fazladan mağlubiyeti Galatasaray Cafe Crown karşısındakiydi. Onun dışındaki iki mağlubiyeti de makul karşılayabilirim.

Ligin son maçında Erdemir'le oynadı Efes. İki takım açısından da play off maçıydı aslında. Efes kazanırsa play off'ta 1-0 öne geçecekti. Bunu da başardı. Play off'ta 1-0 öne geçti. Sadece play off sonucu için değil, oyunun ciddiyeti açısından da gerçek bir play off maçı gibi olmuş. Ereğli'ye giden arkadaşlardan duyduğum kadarıyla önce Efes farkı açmış, yine fark olacak sokıcı bir maç mı oynanacak diye düşünürken Ereğli geri dönmüş. Ben TBL'nin sitesinden canlı istatistik takip ederken sanırım bu geri dönüş aşamasına yetiştim.

Yine Ereğli'den gelen arkadaşların anlatımından Kasun'un, doğru düzgün 5 numarası olmayan rakibi karşısında silik bir oyun sergilediğini ve klasik Ergin Ataman fırçasını yediğini de duydum. Hadi koçuyla bozuşup Hırvat milli takımını bıraktı. Dnya şampiyonası dönemi ile ilgili tek hayali plajda takılmak. Ama bu tavrı devam ederse sadece Hırvat milli takımında değil, seneye Efes Pilsen'de kendine yer bulamaz. Zaten göndermeye yabancı arıyorlar. Kendi bahanesini kendi üretmez inşallah.

Dünya Şampiyonasına hazırlık sürecini öne çekmek için play offlar hemen başlatılıyor. Efes'in normal sezon- play off arası 5 gün. Ama ilk maçlar dikkate alındığında bu ara 4 güne iniyor. Aslında marka değeri biraz daha yüksek bir lig olsak tanıtımlar, analizler vs için biraz daha zamana ihtiyaç olurdu. Ama gerek duyulmadı. Yine de geçen senelerde olmayan bir uygulamaya gidip "Sezonun En Ateşli Zamanı" başlığıyla bir basın toplantısı ve play off tanıtımı yapılacakmış. Son derece olumlu bir hareket.

Artık maçlar başlasın, ben de internette justin üzerinden izlemeye çalışayım.

22 Nisan 2010 Perşembe

115


Efes Pilsen'in 29. haftada Antalya Büyükşehir Belediyesi karşısında bulduğu sayı 115. Beko Basketbol Ligi'nin bu seneki en yüksek sayısına ulaşmış oldu Efes Pilsen. 2005'te Türkiye Kupası'nda İTÜ'ye 119 atmıştı. Ligde ise en son Kombassan Konya'ya 2001 yılında 116 sayı atmıştı. Yani ligde 9, toplamda 5 senedir ilk defa 115+ sayıya ulaşılmış oldu.

Play Off Yaklaşıyor

Normal sezonun sonuna gelirken Daçka'nın durumu hariç her yer duman altı. Düşecek son takım için 5 takımın tedirginliği var. Son play off bileti için 3 takım pusuda. 4.-5. sıralar için Beşiktaş Colaturka ve Türk Telekom'un bekleyişi sürüyor. Bu haftasonu İstanbul'da olacağım. Ama hiç bir maça gidebileceğimi zannetmiyorum. Yine de televizyondan seyretmek ve internetten skorları takip etmek için sabırsızlanıyorum.

Bu hafta Bornova Fenerbahçe Ülker'i yendi. Bu sene Fenerbahçe Ülker'in 7. mağlubiyeti. Son 7 haftada 4. mağlubiyeti olması ve bu 4 mağlubiyetin arasında Darüşşafaka Cooper Tires, Mersin BŞB ve Bornova takımlarının olması da ilginç.

Bornova geldi oturdu 7. sıraya. Son hafta GSCC'ye yenilip 2 haftadır yenilen Erdemir'in de inanılmazı başarıp Efes'i yenmesi ihtimali olmazsa 7. sırada kalacak. Dolayısıyla FBÜ ile eşleşecek. Ve bu eşleşme 0-0'dan başlayacak. Yani kaybedlen bu maç aslında bir play off maçıydı. Play off'un skorunu etkiledi. FBÜ 1 maç fazladan oynamak zorunda kalacak.

Benim 4-5 eşleşmesinde favorim BJKCT. Kadrosunu ve zaman zaman oynadıkları oyunlarını beğeniyorum. Ayrıca Türk Telekom önünde 1-0 öndeler. Ve son hafta kazanırlarsa (veya Telekom'la birlikte kaybederlerse) saha avantajını da ellerine alacaklar. Tabi bu düşüncem Beşiktaş'ın geleneksel olarak yaptığı üzere yabancıların parasını ödememesinden kaynaklanan bir değişikliğe uğrayabilir. Eğer Telekom bana göre sürpriz olanı gerçekleştirip yarı finale yükselmezse Efes final öncesindeki iki play off eşleşmesine de 1-0 önde başlayacak. Ve Efes Pilsen, tarihinde 1-0 önde başladığı serilerde sadece 1 kez kaybetti.

FB Ülker ise Bornova'dan sonra gelen ister Banvit olsun ister Pınar Karşıyaka olsun, ikisine de 0-0 başlayacak. Yani olası final öncesinde en az 2 fazladan maç yapmak zorunda kalacak. Bu durum Efes'te rehavet oluşturmayacaktır. Çünkü Efes Pilsen'i sürekli eleştirmeme rağmen bu sene takımda görmediğim tek şey rehavetti. Ve finallerin havası her zaman başka olur.

21 Nisan 2010 Çarşamba

Daniel Santiago Porto Riko'da

Daniel Santiago'nun Porto Riko'ya döneceğine dair söylentiler olduğunu yazmıştım. Söylentiler gerçeğe dönüşmüş. Santiago 1996'dan sonra ilk defa Porto Riko liginde mücadele edecek. Yeni takımı Arecibo Capitanes. Haber takımın resmi sitesine de yazılmış. Takım arkadaşlarından biri de vaktiyle Beşiktaş'ta izlemekten büyük keyif aldığım Larry Ayuso.

Çok uzun yıllar Daniel Santiago'nun Efes Pilsen'e gelmesini istemiş biriyim. Kariyerinin en sonunda belki en yorgun olduğu bir dönemde de olsa Efes formasıyla onu gördüğüme sevindim. İstanbul'daki Rytas maçında ağzımıza bir parmak bal çalıp gitti. Umarım memleketinde başarılı olur.

Euroleague Maraş'tan Ayrılıyor

Kahramanmaraş'taki Euroleague logosu hırsızlığını yazmıştım. Burda kursun sahiplerini tanıyan bir kaç kişinin kulağına fısıldadım durumu. Kahramanmaraş küçük şehir. Etkisi oldu mu bilmiyorum ama dün birden bire Metro Sürücü Kursu'nun arabalarının üzerindeki logolar değiştirilmiş.




Ama yine dün aynı sürücü kursunun ilanını görmüştüm. Belki daha önceden basıldığından onu değiştirememişler. Afişte hala Euroleague'in logosunu kullanıyorlar. Afişteki elemanların kendilerinin orda kullanıldığından haberdar olup olmadıklarını da ayrıca merak ediyorum.

20 Nisan 2010 Salı

Ergin Ataman'ın Normal Sezon Başarısı

Ergin Ataman ile Efes Pilsen Beko Basketbol Ligi'ni lider bitirmeyi garantiledi. Geçen sene de Efes Pilsen aynı başarıyı kazanmıştı. Climamio Bologna'dan Türkiye'ye döndüğünde başına geçtiği Beşiktaş Cola Turka ile de normal sezonu birinci bitirmişti. Yani son 3 sezondur Ergin Ataman'ın çalıştırdığı takımlar normal sezonu birinci bitiriyor. Bu açından tebrik edilmesi gerekiyor Ergin Ataman'ın.

Peki Ergin Ataman'ın 3 sene üst üste ligi lider bitirmesi rekor mu? Değil. En azından normal sezon formatının şimdiki gibi olduğu 1983-84 sezonundan itibaren incelediğimizde değil. Rekor 4 sezon ile Efes Pilsen'in başındaki Aydın Örs'e ait. Aydın Hoca 1994-95 sezonundan 1997-98 sezonuna kadar tam 4 sezon üst üste lider takımın başındaydı.

19 Nisan 2010 Pazartesi

Play Off Öncesi

Efes Pilsen, Kepez Belediyespor galibiyetiyle normal sezonu lider bitirmeyi garantiledi. Böylece play offta karşılaşacağı her takıma karşı daha fazla maç Ayhan Şahenk denilen acaip salonda oynanacak demektir.

Biraz eski veriler karıştırdım Son 10 senede Efes Pilsen 5. kez normal sezonu lider bitirmiş oluyor. Ligin normal sezonunun şimdiki gibi oynandığı 1983-84 sezonundan itibaren hiç bir 10 sezonluk bölüm yok ki Efes Pilsen'in dışında bir takım 5 kez lider bitirsin. Bu başarı sadece ve sadece Efes Pilsen'e mahsus. O yüzden Efes Pilsen'i hem başarısından hem de istikrarından dolayı tekrar tebrik ediyorum.

Ligin 1, 2 ve 3. sırasındaki takımlar belli.

4-5 de Telekom ve BJKCT arasında çekişme devam ediyor. Bu eşleşme önemli. Çünkü Efes Pilsen'in yarı finaldeki rakibi bu iki takımdan biri olacak. Dolayısıyla BJKCT ile Telekom'un maçlarını Efes Pilsen'den daha ciddi takip ediyorum. Rakip olarak BJKCT'yi tercih ederim. Çünkü Efes Pilsen bu eşleşmeye 1-0 önde başlayacak.

6. sırayı kaybetmesi için Pınar Karşıyaka'nın kalan 2 maçı bile kaybetmesi yetmeyecek.

7-8 için tam 4 takım kapışıyor. GSCC'nin yarış dışı kalmasına açıkçası sevindim. Diğer takımlara karşı 1-0 önde başlayacakken GSCC ile 0-0'dan başlamaya gerek yoktu. Gerçi muhtemel bir GSCC eşleşmesi ilerki turlar için sağlam bir hazırlık olurdu. Neticede Efes play off için sıkı takım aradığından sürekli yurt dışına gidiyor. Şimdi ilk turda gelecek olan Erdemir, Bornova, Tofaş, Antalya Efes Pilsen'in sadece 2 maç oynayarak eleyebileceği takımlar.
Ekleme: Ako'nun uyarısıyla baktım. GSCC'nin matematiksel olarak şansı devam ediyormuş. İçimden geçeni yazmışım sanırım.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Hatay


Haftasonunu Maraş'ta sıkılarak geçirmemek için Hatay'a geldim. Midibüsle ve düşündüğümden daha uzun sürede ulaşabildim buraya. 3 saat ve yorucu bir yolculuktan sonra ulaşabildim şehre.

Otele gitmek için taksiye atladım. Asi Nehri şehri ikiye bölmüş gibi akıyor. Nehrin kenarında yürüyüş yolları ve 20- 30 metrede bir nehre çıkıntı yapan platformların üzerinde banklar var. Yolun bir kısmında da inşaat devam ediyor. Güzel bir ortam oluşmuş.

Kaldığım otel eski bir konağın restorasyonu ile oluşturulmuş. 1903 tarihinde inşa edilmiş bir konak. 40'lı yıllardan 1975'e kadar da Adliye olarak kullanılmış. Şimdi konforu az, ama müzede konaklıyormuşsunuz izlenimi uyandıran bir yer. İnternet sitesi burda.

Gelmeden önce NTV'nin internet sitesinden Vedat Milor'un programının görüntülerine bakmıştım. Çünkü bir süredir Antakya ve Gaziantep'ten mekanlar gösterdiğini biliyorum. Son programda adeta aşkla anlattığı Sultan Sofrası diye daha çok Antakya mutfağı yemekleri yapılan bir lokantayı göstermişti. Otele eşyamı bırakır bırakmaz oraya gittim. Tavsiye ederim. Adamlar işinin ehli. Gerçi geç saat olduğundan çeşit azdı ama yarın öğle saatlerinde bir daha gitmeyi planlıyorum. İnternet sitesi burda. Yemekten sonra adet olduğu üzere künefe yemeye gittim. Künfeyi çok seven biri olarak söylemeliyimki, eğer yediğim şey gerçekten künefeyse şimdiye kadar İstanbul ve diğer künefe diye çok fena kandırılmışız. Başka da bir şey söylemiyorum

Asi nehrinin dışında Harbiye'ye gittim. Güzel yer. İnternetten biraz bakındığında zaten insanın hoşuna gideceği anlaşılıyor. Ayrıca mozaik müzesi muhteşem. Gaziantep'te Zeugma mozaiklerini de görmüştüm. Ama burdaki çeşitlilik olağanüstü.

Aslında benden başka kimsenin merak etmeyeceği bu ayrıntıları da neden yazıyorum bilmiyorum. Biraz yoruldum sabahtan beri. Bir de gittiğim yerlerden fotoğraftan başka iz kalması hoşuma gidiyor. Ayrıca Efes formam yine yanımda. Bu sefer kahvaltıya o formayla indim. Tuhaf bakışlara maruz kaldım:)

15 Nisan 2010 Perşembe

Turist Ömer Roma'da

Bir elimde cımbız bir elimde ayna umurumda mı dünya demiş Orhan Veli. Roma'da alınan hezimet niteliğindeki mağlubiyetten sonra İstanbul uçağı geç saatte olduğundan Roma sokaklarında turlayıp Kolezyum'u gezmiş Efesli oyuncular. İşte Kolezyum, Rakocevic ve Nachbar:

14 Nisan 2010 Çarşamba

Çukurova

Çukurova'nın 91-92 kadrosu olmalı. Murat Evliyaoğlu'nu saçlı, İhsan Bayülken'i bıyıklı görmek değişik bir durum. Bir de 16 numaralı tişörtü giyen bıyıklı amca hala Mersin'in masörü mü malzemecisi mi bilmiyorum ama bençte devam ediyor. Ömer Büyükaycan'ın son senelerine yetiştim ama Emir Turam'ı hiç canlı izleyemediğim için şanssız hissederim kendimi.

13 Nisan 2010 Salı

Euroleague Kahramanmaraş'ta


Euroleague'in kendisi olmasa bile logosu Kahramanmaraş'ta. Euroleague maçları izleyen hane veya işyeri sayısının kısıtlı olmasına güvenip rahatlıkla kullanmışlar logoyu. Aslında bu kadar rahat olmakta haksız da sayılmazlar. Kimin dikkatini çekerki..

Metro Sürücü Kursu bu logo arakçılığına imzasını atmış. Euroleague'in adeta ebru sanatıyla yapılmış E'sini yan çevirdin mi, al sana Metro Sürücü Kursu'nun M'si. Hem de sanki bizden bir logo gibi. Hiç Avrupai çağrışımlar yapmıyor.

Arabayı daha önce görmüştüm. Bugün de görüp cep telefonumla fotoğrafını çektim. Henüz bilgisayara indiremediğimden internetteki fotoğrafları yayınlıyorum. Fotoğraftaki Euroleague logolu araçlar hala kullanımda.

Euroleague'in haklarını burda savunacak bir kurum varsa harekete geçmeli.

Sonunda ben de yazdım: Efeslilerblog özel haberi :)

12 Nisan 2010 Pazartesi

Play off Başlasın Artık

Ligin ikinci yarısındaki istisnasız bütün önemli karşılaşmalar Top 16 maçlarının arasına sıkışmıştı. O dönemden başarısız olarak geçti Efes Pilsen. Şimdi Euroleague'de başkalarına imrenerek bakıyoruz. Ligde sürekli fark atarak kazanıyor. O açıdan Beko basketbol Ligi'nin de tadı kaçtı. Bir an önce play offlar başlasa da keyifle maç izlesek.

9 Nisan 2010 Cuma

Naumoski, Mulaömerovic ve Diğerleri


Efes Pilsen'in, yakından bildiğim 1993 ve sonrasındaki en önemli oyun kurucusu Petar Naumoski. Ve bence Efes Pilsen'in en önemli ikinci oyun kurucusu Damir Mulaömerovic... Hüseyin Beşok ve Mirsad Türkcan'a selamlar. Alihodzic de bonus..

Antep'te Yuvalama


Kırk yılın başı futbol maçına gideceğim tuttu. Hazır Antep'teyken Gaziantepspor - Manisaspor maçına gideyim dedim. Kamil Ocak Stadı şehrin göbeğinde. Konum itibariyle Ankara 19 Mayıs Stadı'nı hatırlatıyor. Benim otelim de stada nerdeyse bir taş atım mesafede. Ama ses falan yok. Sadece stadın ışıklarının açık olduğunu gördüm. Genelde böyle maçlarda bir kalabalık vardır. Sürüye uyduğunda seni girişe kadar götürür. Stad etrafında çok az sayıda Gaziantepspor'lu vardı. Stadın dibinde olmama rağmen içerden ses gelmemesi ilginç geldi. Sonra bir özel güvenlikçiye nerden bilet alabileceğimi sordum. Ve o an bomba cevabımı aldım: "Maç seyircisiz oynanıyor."

Kös kös geri dönerken bari yemek yiyeyim dedim. Stadın çok yakınında Aşina diye bir mekan var. Ağırlıklı olarak Antep yemekleri sunuyorlar. Hemen içli köfte ile yuvalama söyledim. İçli köfte sıradandı ama yuvalama muhteşemdi. Buralara gelenler için şiddetle tavsiye ederim. Aşina'nın internet sitesine burdan ulaşabilirsiniz.

Antep baklava şehri aslında. Yuvalama, analı kızlı ve alaca çorba konusunda Aşina iyi olsa da daha önceden yediğim için biliyorum, baklava ve türevlerinde o kadar iyi değiller. Baklava için şu an nirvana noktası hala İmam Çağdaş. Onu da öğle yemeğinden sonra ziyaret etmiştim.

Maraş'tan sonra Antep muhteşem bir şehirmiş gibi görünüyor. Dondurma dondurma da bir yere kadar..

Yanıma neden aldım bilmiyorum ama Efes formam hala çantamda. Nerde olursak olalım Efes über Alles diyerek mevzuyu alakasız bir şekilde Efes'le bitireyim:)

6 Nisan 2010 Salı

Dwayne Jones Suns ile Anlaşmış


Efes Pilsen'de varlık gösteremeyen, hatta Ergin Ataman'ın ifadesiyle başını bile kaldıramayan, Kızılyıldız'dan 2 günde postalanan Dwayne Jones, Phoenix Suns ile anlaşmış. Haber burda. Üstelik Gelişim liginin en fazla ribaund alan oyuncusu durumdundaymış. Diğer ortalamaları da yerinde. Ben askerdeyken güç bela izleyebildiğim, izlediğimden de bir şey anlayamadığım, Efes Pilsen için sadece sezon ortasında oynanıp kaybedilmiş kumar hükmünde olan o Dwayne Jones bile NBA'de rahatlıkla takım bulabiliyorsa benim için NBA bitmiştir. Daha da olsa gelmem..

5 Nisan 2010 Pazartesi

Dünya Şampiyonası Yeni Duvar Kağıtları

2010 Dünya Şampiyonası için yeni duvar kağıdı çalışmaları yapılmış. Uygulama biraz zayıf olsa da fikir çok güzel. (Tıpkı Van Kedisi fikrini son derece beğenip sonuçta çok başarılı bir şey olmaması gibi..)

En beğendiğim çalışma olmasa da bence en eğlenceli olan Sıhhiye Meydanı'na oturmuş Kobe Bryant ve Pau Gasol'ünkü... Tabi ikisinin de şampiyonanın herhangi bir anında Ankara'da bulunmayacak olmaları işin ironik kısmı.
Kapadokya ile ilgili olanlar da hoşuma gitti. Bilmeyenler için söyleyeyim. Ürgüp ile Kayseri'nin arası, otobüsle 1 saat kadar sürüyor. Özel araçla çok daha az. (Yani ortalama bir İstanbullu'nun Abdi İpekçi Spor Salonu'na ulaşmasından daha kısa süre.) Umarım gelenler Kapadokya bölgesine yönlendirilebilirler.
Diğer duvar kağıtlarına burdan bakabilirsiniz.

Eller Aya Biz Yaya


Bir yandan Fenerbahçe Acıbadem'in muhteşem zaferlerini izliyorum. Türkiye'nin Avrupa kupalarında kulüpler düzeyinde ilk şampiyonlar ligi finalini izlemek keyif veriyor. Bir yandan Partizan başta olmak üzere Euroleague'de çeyrek finale kalan takımların normal sezona inat zevkli maçlarının görüntülerine bakıp basketbolun tadını çıkarıyorum. Ondan sonra Tofaş -ki zaten en ufak bir görüntüsü bile basında yer bulmadı-, Oyak Renault maçlarına tam anlamıyla konsantre olmak imkansız hale geliyor. Beko Basketbol Ligi'ni önemsemeyen biri deği değilim. Ama hedef ve seviye Euroleague'den normal sezonun iddiasız maçlarına düşünce insan sıkılıyor.

Yine de;

-Nachbar'ı sahada görmek her zaman güzel. Sene sonunda koç değişse bile Boki Efes'te kalmalı. Hatta koç değişirse illaki kalmalı..

-Kasun'un doğumgünü kutlamasını ben de efesliler.com forumundan ve maçtan sonra duydum. Efesliler'den Erkan'ın şahsi organizasyonu... Kasun'u da çok duygulandırmış.

-Oyak Renault'yu severim. Umarım ligde kalırlar.

2 Nisan 2010 Cuma

Oyak Renault Efes Pilsen Eşleşmeleri




Yarın Efes Pilsen - Oyak Renault maçı var. Oyak Renault maçlarına ilişkin en kötü tecrübeyi 2008'de yaşamıştım. David Blatta yönetimindeki kendinden fazla emin Efes Pilsen, nasılsa 5 dakika kendimizi sıksak maçı kazanırız diye düşünmüş, maç sonuna kadar uyumuş, bu olağan dışı duruma Woolridge'in olağan üstü performansına da eklenince Oyak Renault maçı kazanmıştı. Böylece Oyak Renault'un tarihindeki en büyük başarısını kazanmasına vesile olmuştuk.

Türkiye Kupası'nda böyle bir mağlubiyeti gözlerimle gördüm. Peki Efes Pilsen normal sezon veya play off'ta Oyak Renault'a hiç yenildi mi diye düşündüm. Efes Pilsen ile Oyak Renault şimdiye kadar 39 kere karşılaşmış. Oyak Renault'un 2 galibiyeti var. Biri malum. Peki diğeri? İlginç bir istatistikle belirtmek gerekirse Oyak Renault Efes Pilsen ile ilk karşılaşmasından hem de deplasmanda galip ayrılmış.


Tarih 30.10.1982. Skor: 88 - 92
Fotoğraflar tabiki Milliyet Arşivden

Efes Pilsen ve Süleyman Demirel 2

1998'deki Cumhurbaşkanlığı töreninden bahsederken elimdeki tek belge üzerinden bir şeyler karalamıştım. İlk haber burda. Arşivimdeki tek fotoğraf o zannetmiştim. Yanılmışım. Alakasız isimlerle kaydettiğim için dikkatimden kaçmış. Süleyman Demirel'in verdiği Cumhurbaşkanlığı Kupası maçına ilişkin başka fotoğraflarım da varmış. Özellikle arşivciler için buyrun: