28 Ocak 2010 Perşembe

Yine Hayal Kırıklığı (26'da 18 kez)

Çok fazla şey söylemeye güç bulamadığım bir maç.

"Yeterki böyle mücadele edin. Kazanmasanız da olur." klişesi vardır. Çoğu zaman doğrudur. İnsan inanarak söyler ama genelde kazanılan ve mücadele edilen maçlardan sonra söylenir. Kaybedilen maçlardan sonra bunu söylemek, takımının hakkını vermek kolay değildir. Neticede galibiyet istersin.

Bu maç da böyle oldu. Normal sezon maçlarının pek çoğunda, çok da kötü oynamadan kaybettik. Bu mücadeleyi gösterin yeter dedik ama artık bunu söylemek de zorlaşmaya başladı. Artık kötü oyun da olsa iyi skor bekliyorum. Çünkü sürekli yeniliyoruz. Efes Pilsen'in kazanması olağandışı oldu son 2-3 yılda. Sürekli mağlup ayrılıyoruz sahadan. Daha önce verdiğim bir istatistiği güncelleyeyim. David Blatt'li senede İstanbul'da Pao'yu sürklase ettiğimiz maçtan sonra düşüş başladı. O maçtan sonraki 26 maçta tam 18 kez Efes Pilsen mağlup oldu. 26 maçta 18 mağlubiyet. Bu rezil tablo uzun bir süre de değişmeyecek gibi görünüyor. Gerek İstanbul'da gerekse de televizyon başında izlediğimiz deplasman maçlarından mütemadiyen mağlup ayrılmak beni iyice yıpratmaya başladı.

Başta söylediğim gibi maç üzerine söylenecek çok fazla şey yok. Maç sonuna doğru skor 67-67 iken kazanacağımızı düşünmüştüm. Yine olmadı. Yine hayal kırıklığı...
Ve ayrıca toplam maliyetleri Beko Basketbol Ligi'ndeki bir kaç takımdan daha fazla olan Rrakocevic ve Nachbar transferlerinin bile birilerinin kellesinin gitmesi için yeterli olması lazım.

1 yorum:

  1. Kelle istemek en kolayı. Efes kendisini Efes yapan sistemine ihanet etti, David Blatt'ın geldiği sezonla başladı bu. 2 yıldır biraz toparlar gibi oldu ama Ergin Ataman'ın oburluğu yüzünden (gittiği her takımda sürekli transfer vardır, alınan adamların haddi hesabı olmaz) çatlaklar oluşmaya başladı. Ergin Ataman kötü bir hoca değil bence, istikrar isteniyorsa da takımın başında kalmalı. Ancak ortalığı çekip çevirecek, takımın genel stratejisini belirleyecek (alt yapıdan yetişen oyuncuların takıma girmesi, yabancı transferlerinin belirlenmesine kadar) bir akla ihtiyaç olduğu gün gibi aşikardır. Kendisini pek tanımam ama Engin Özerhun bu insan değilmiş gibi duruyor uzaktan. Pano Natof tadında birine ihtiyaç var ki Aydın Örs'ün bu görev için biçilmiş kaftan olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil