Geçmişteki El Classico'da 3 Efesli:
Mario Kasun
Charles Smith
Kaikouzis
Efes Pilsen ve Efesliler'e Dair İçerden Bilgiler
Haftasonunu yukardaki mekanda geçirdim. Havuz Kaplıca otel kavramını lugatıma soktum. Havuzun sıcak kaplıca suyuyla dolu olmasının tek kötü özelliği var. Başka bir yerde soğuk suya giremem gibi geliyor. Ayrıca kaldığım iki akşam da önce Lig Tv'de futbol maçı sonra fasıl heyeti.. Her ne kadar iki futbol maçında da istediğim sonuçlar olmasa da fasıl keyifliydi.
Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker finalinde yaşananlar için verilen 5 maçlık ceza yetersizdi. Fikstür ayarlanıp bu 5 maçın da önemsiz maçlara denk gelmesi sağlanarak ceza iyice düşürüldü. Böylece final maçında yenildiğinde sahayı basıp rakibi tüm unsurlarıyla linç etmenin önü açılmış oldu. Bundan daha önce de bahsettik. Tabi daha öncesinde milli takım koçunun hakemin arkasından koşup itmesinin uyarı bile vermeye değmeyecek bir hareket olduğunu da öğrenmiştik. Bunları bir kalem geçelim.
Çok maçlar kaybedildi. Umudumuz kırıldı. Şimdi yeni bir başlangıç zamanı. Bu grup daha çok su kaldırır. Belki Unicaja Malaga bir maç daha kaybeder de bizimle puanları eşitlenir. O yüzden iki şey istiyorum, ümit ediyorum. 5+ farkla galibiyet olsun. Dusan Cantekin maçın yıldızı olsun.
Dusan Cantekin'den daha önce bahsetmiştim. Açıklama yapmaktan pek hoşlanmayan Efes Pilsen yüzünden aylar sonra ve iyileştikten sonra öğrendik ameliyat olduğunu. Daha sezon başında Efes Pilsen kadrosunda düşünülürken anca bu haftasonu Bornova maçında ilk defa kadroya girip sahaya çıkma fırsatı bulmuştu. hem iyi performansı hem de Kasun ve Ermal'in sakatlıkları Euroleague kadrosuna da girmesini sağladı. Haberi burada.
Ayhan Şahenk'te Euroleague maçı izlemeyi sevmiyorum. Salon Avrupa Ligi maçları için uygun değil. Güzel bir ortam da oluşmuyor. Ama Ayhan Şahenk'te Efes'in maçlarına bakıyorum. Rakibin sayılarına dikkat:
2010 ev sahipliğimiz tam olarak ne zaman açıklandı hatırlayamıyorum. Ama yaklaşık 5 yıldır hedefimiz olan, uğruna nice Avrupa Şampiyonaları'nı ve tarihimizin en yetenekli neslini harcadığımız 2010 Dünya Şampiyonası süreci başladı. Allah utandırmasın.
Torbalar şu şekilde:
Tam şu sıralarda (gece 22.00 suları) otobüsleri kalkmak üzere. Otobüste 33 kişi var. Daha önceden gidip İzmir'de buluşacak olan bir kaç arkadaş var. Ve 60'a yakın İzmirli Efesli de onlara katılacak. Ben Ankara'da olduğum için katılamıyorum. Hatta işlerimden dolayı muhtemelen maçı televizyondan bile izleyemeyeceğim.
Banvit, Belçika gibi dandik bir ligin sondan ikinci takımına karşı galibiyet elde edebildi. (Geçen hafta sonuncuydular, bu haftaki galibiyetle sondan ikinciliğe yükseldiler.) Yine de tebrik ederim. Avrupa'daki 3. kupada 3. sınıf bir takıma karşı elde edilen bu galibiyet dışında Avrupa kupalarında 0-4 durumdayız. Tulum çıkarmak diye bir deyim vardır. Uleb organizasyonlarında olumsuz anlamda tulum çıkarmak üzereyiz. Basketbolun bu haftaki namusu Efes'in eline kaldı. Yoksa 0-5 yapacağız ki bunu uzun süredir başarabilen başka bir ülke yok.
''efesliler.org sitesinde yapılan çalışmalarla çekirdek bir taraftar kitlemiz oluştu. Bunu nasıl arttırabiliriz diye kulüp olarak çalışıyoruz. Bunun için facebook ve twitter sayfaları yaptık. efesliler.org'a ilgi gösteriyoruz. Oradan gelenleri hiçbir şekilde geri çevirmiyoruz."
Partizan'ın son Olympiakos maçında rakip oyunculara ve hakeme tribünlerden yabancı madde atılmıştı. Bu hadiselerden dolayı Partizan'a 15.001 avro ceza verilmişti.
Efes Pilsen'in Partizan deplasmanında kaybettiği maçlardan biri. 2000-01 sezonuna ait bir fotoğraf. Tarih 1 mart 2001. Her ne kadar o sezon takım final 4'a yükselmiş olsa da Belgrad'dan yine mağlubiyetle dönmüştük.
Önceki yazımda da söylediğim gibi eski Yugoslavya topraklarında maç yapmayı sevmiyorum. O kadar genç, tecrübesiz oyuncular kendi sahalarında şahlanabiliyorlar. Cibona Zagrep, Partizan gibi takımları İstanbul'da yenmek ne kadar kolay oluyorsa kendi salonlarında yenmek de bir o kadar zor oluyor.
Efes Pilsen, zaten rahat kazanması gereken maçı kazandı. Maçın başında çok ciddi oynayıp farkı açtı. İkinci yarıda da zaman zaman oyunu rölantiye alarak maçı bitirdi. Çok daha farklı olabilirdi. Maçın çekişmeli geçeceğini bile düşünmedik. Efes vurdu geçti. Olması gereken de buydu zaten.
Ayhan Şahenk Spor Salonu'nun potaları büyülüdür. Herkesin topu geçmez çemberlerinden.
Maçın sonu tribünlerde hep bu ses vardı. Efes Pilsen'e gelmesini çok uzun yıllardır istediğm Santiago kariyerinin en son deminde Efes Pilsen formasını giydi. Buna başından beri en çok sevinen kişi bendim. Gerçi şimdiye kadarki performansı ile hayal kırıklığıydı. Ben de acaba gitse de yerine bir 4 numara mı alınsa diye düşünmedim değil. Hatta bugünkü duruma rağmen hala olabilir gibi geliyor. Ama şimdilik bu harika performansın tadını çıkarmak gerekiyor.


İlk hafta alınan mağlubiyetin bir iş kazası olduğunu düşünüyorum. Kenar yönetiminin iyi hazırlanmadığı, oyuncuların da nasıl olsa kazanırız diye düşündüğü maçı çok kötü bir şekilde kaybetmişti Efes Pilsen. Rytas kadrosunda yer alan ve pek çoğu ilk defa Euroleague'de boy gösteren genç oyuncular boylarının ölçüsünü bilerek oynadılar. Bu iki manada böyleydi. Mecazi olarak kendilerini bildiler. Efesliler gibi havaya girmediler. (Zaten havaya girecek bir durumları da yoktu.) Bu üst düzey mücadeleleri sayesinde muhtelif istatistik seçeneğinde sezonun ve kariyerlerinin en yüksek rakamlarına Efes Pilsen karşısında ulaştılar. Gerçek anlamda da boylarına göre oynadılar. Euroleague ölçüsünde kısa bir takım olan Lietuvas Rytas içeriye top indirilmemesi için o kadar çok gayret gösterdi ki Efes oyun planını bozdu. Rakibini dış şutlara mahkum etti. Dış şutlar girmedikçe de farkı açtı.