30 Ekim 2009 Cuma

Efes Pilsen Partizan'ı Geçti


Abdi İpekçi'ye girdiğimde sanki başka bir salona gelmiş gibi hissettim. Efes Pilsen lig maçlarını Ayhan Şahenk'te de oynasa da Efes'in evi İpekçi'dir. İpekçi'de aşağı yukarı hep aynıydı. Ara ara makyajlanırdı ama değişmezdi. Bu sefer estetik operasyon yapılmış. Hoşuma gitti. Gerçi yasak savmak için yapılmış. Soyunma odalarında değişen bir şey yokmuş. Sadece dış görünüm güzelleştirilmiş. Aslında düzeltilen soyunma odaları da varmış ama onlar ilerde yapılacak bazı denetlemeler için saklanıyormuş. Hiçbir takıma kullandırılmıyormuş.

Bençlerin yerinin değiştirilmesi tuhafıma gitti. Uleb'in kuralları gereği bençlerin kamera açısında olması gerekiyor. Eskiden bu sorunu kameraları ters tarafa taşıyarak çözüyorlardı. Aslında bu iyi olmuyordu. Çünkü kameralar seyircileri değil şeref tribününü çekiyordu. Şimdi seyirciler de benç de kamera açısında kaldı. Ama tuhaf geldi. Alışmamışım.

Maçtan önce Efes Fan Card'ın ilk tanıtımı, soyunma odalarının yanında olan kafede yapıldı. Çetin çeki başta olmak üzere tüm yöneticiler ordaydı. Basın mensupları da vardı. 1 ve 2 numaralı kartlar Tuncay Özilhan ve Çeki adına hazırlanmış. Başkan'ın kartı adını hatırlayamadığım birine teslim edildi. Çeki de kendi kartını aldı.

Salonda Euroleague'in resmi rakamlarına göre 8 bin kişi vardı. Ortam güzeldi. Neticede çoğu kişi taraftar değil seyirci olduğundan 8 bin kişinin etkili olabileceği kadar etkili değildi. Ama salonun dolu olması çok güzeldi. Fenerbahçeli arkadaşların kıskanması normal. Boş salona oynamak kadar kötü bir şey yok. Burdan çıkarılması gereken sonuç hasılat değil kalabalık kaygısı gözetilerek hareket edilmesinin doğruluğu. Geçen hafta Fenerbahçe Ülker - Regal Barcelona maçındaki tribünden açıkçası ben utandım. Fenerbahçe Ülker'in de salonu doldurmak için bazı organizasyonlar yapması gerekiyor. Euroleague'in en az seyirci toplayan takımı unvanından kurtulmaları gerekiyor.

Efes maça aslında iyi başladı. Olması gerektiği gibi içeri top indirdiler. Kısa sürede rakibi faul problemine soktular. Ama sonra Partizan'ın sertliğinden yıldılar sanırım. Tekrar dış atışlara dönüldü. Efes'in maçın ilk yarısını geride tamamlamasının ana nedeni dış atışların girmemesiydi. İster kabul edin ister etmeyin dış oyuncuların performansının belirleyici olacağı bir oyun tarzı benimsiyor Efes. Belki de öyle oynamak zorunda kalıyor. Pota altındaki sertlik Efes'i dış atışlara yönlendiriyor. Girmeyince de Efes geride kalıyor.

Devre arasında bir arkadaşla sohbet ederken maçın sıcak elinin Shumpert olduğunu onun kullanılması gerektiğini söyledim. Shumpert beni duymuş olacakki maça çok iyi dış şutlarla başladı. Efes zaten sert olan savunmasını sürdürdü. Atışlar da girip biraz içeri penetre etmeye başlayınca maçı kazandı.

Efes kazandı. Ama hücum anlamında iyi oynamadı. Santiago ve Kasun yeterli katkıyı sağlayamıyor. Kaya ise nedense çok fazla zaman bulamadı. Kaya'nın oyunda olduğu anlar pota altı sertliğinin arttığı anlar oluyor. Santiago geldiğinde Kasun'un Euroleague'de 10-12 dakika dinlendirildiği için geldiğini zannediyordum. Ama nerdeyse onun kadar süre alıyor. Üstelik maçın başlarında savunmada gösterdiği kısa süreli gayretin dışında çok etkisizdi.

Efes Pilsen'in asıl sıkıntısı topu içeri sokamaması. Rytas maçında çok daha fazla belli olmuştu bu. İçerden etkili olamayıncadış atışlara kalıyor takım. Partizan maçının ikinci yarısında olduğu gibi atışlar girince zaten savunma belli bir seviyenin üzerinde olduğundan maçı alabiliyor. Fakat dış atışlar da kimi zaman el üstü, kişisel beceriye bağlı atışlar. Efes Rakocevic'in üzerinden dış atış bulamıyor.Çünkü Rako el üstünden atacak oyuncu değil. Efes henüz yeterince hızlı olmadığından topu uygun şut pozisyonunda Rako'ya geçirilemiyor. Maçın başında bir kaç kez topla buluşturuldu. Onlar da girmedi. Ama top aldıkça daha başarılı olacaktır. Gerçi Rakocevic lider özellikli bir oyuncu olduğundan pas alamadım diye küsmüyor. Takımı sırtlamaya çalışıyor. Ya zorlama atışlar atıyor ya da içeri penetre ediyor. İçeri dalmalarında özellikle maçın ikinci yarısında dün başarılı oldu. Ama Litvanya'da kafasına kafasına yedi blokları.

Dolayısıyla Efes'in çözmesi gereken sorunlar bence şöyle:

1) İçeriye top indirip pota altı sayılarının artması gerekli.
2) Takımın biraz hızlanması lazım. Efes çok yaşlı bir takım. Hızının az olması normal. Ama Rakocevic gibi bir madenin etkin kullanılması için biraz daha hızlanıp Rakocevic'in uygun pozisyonda şut atmasına imkan sağlanması gerekiyor. Rakocevic oynatacak değil oynatılacak oyuncudur.
3) Şu an fiziken takımda olsa da ne takım oyununa ne de takım arkadaşlarına adapte olabilen Santiago'nun motive edilmesi lazım. Hem savunmada zaman zaman yumuşak kalıyor hem de hücumda yeterli katkıyı veremiyor.
4) Smith'in top çalmak için ileriye atılıp kendi oyuncusunu boş bırakmasının engellenmesi gerekiyor.

Efes şu anki oyunuyla ümit vermese de potansiyeli olduğu çok açık. Öyle bir takım ki henüz Nachbar'dan katkı alamadı. Ermal'in savunma kabiliyetleri devreye girmedi. Yetenekli basketbolcular topluluğu henüz takım olmadı. Takım olacağından şüphem yok. Ama bu 3 hafta sonra mı olur 5 hafta mı bilemiyorum. Efes takım olur da Euroleague kimseyi beklemez..

2 yorum:

  1. Efes Fan Card ne işe yarıyor? Nette fazla bilgi bulamadım.

    Bu arada kart eski oyunculara verilmiş küçük bir seramoniyle, fakat Dodo orda olmasına rağmen ona verilmemiş. Ben dodo-fb yakınlaşmasına bağladım bu olayı.

    YanıtlaSil
  2. Ben Efes'i beğenenlerdenim bu maçta. Dış şut attıkları doğru fakat şutları buluş şekilleri çok önemli Smith'in bir kaç zorlama atışı dışında(o atışlar genelde isabetliydi dün) genelde pasa dayalı hücum yaptılar ve Shumpert'in eşleşme problemlerinden sayı buldular. ileride paslaşma hızlarını arttırıp rakip savunmaları felç edebilirler. Bir de Fenerbahçe Ülker'in sadece bireysel 2 pas yapamayan hücumlarını izleyince Efes'in oyunu daha da bir güzel geliyor.

    YanıtlaSil