7 Nisan 2009 Salı

Bir Telekom Maçı...


Haftanın en önemli maçını Pazartesi gününe koyma abukluğu yüzünden çok küçük bir grupla Ankara'da olabildik. Ben Düzce'den katıldım gruba. Ankaralı Efeslilerin sayısı yağmur ve Obama engelinden dolayı beklenenin altındaydı.

Maçtan önce otele gittik. Crowne Plaza Oteli çok ilginç bir yerde. Oteli uzaktan görüyorsunuz, yaklaşıyorsunuz ama ulaşamıyorsunuz. Etrafında attığımız 2 turdan sonra arabayı yaklaştırabildik. Daha önce GOP'taki otellerde kalırken bu sefer bu oteli seçmişler. Salona yakın.

Bizden önce gelen bir kaç Ankaralı arkadaşla lobide tanıştık. Hepsi iyi çocuklardı. Sonra 1'e 2'şer Efesli basketçiler inmeye başladı. Saat 4 buçuk civarındaydı ama pek çoğunun gözleri şiş. O saate kadar uyumuş gibiydiler. Lobide çok kakara kikiri bir durumları vardı. Ben Kerem Gönlüm'e başarılar diledikten sonra yerime dönüyordum ki arkamda Ankaralı Efesliler'in hazır beklediğini farkettim. Fotoğraf çektirmek için beni bekliyorlarmış. Benim sadece el sıkışıp geri dönmem de tuhaflarına gitmiş olabilir.

Lobide yöneticilerden biriyle sohbet ediyorduk. Maçın başında sıkarsak rahatlıkla vurur geçeriz. Yeterki maçı rölantiye almayalım diyordu. Açıkçası Ergin Ataman gibi maç öncesinde Türk Telekom'u favori gören beni, bu rahat, kendinden emin tavır çok şaşırttı. Oyuncuların kendinden eminlikle - lakaytlık arasında nerede olduğunu bilemediğim tavırlarına bu da eklenince maçı ciddiye almadıklarını düşündüm.

Efes Pilsen içerdeyken takım otobüsünün başında sürekli bir güvenlik görevlisi duruyordu. Aliağa Petim maçından ağızları yanmış olmalı.

Takım otobüsü salona doğru ilerlerken biz de arkalarına takıldık. bir kaç dakikada salondaydık.

Maçın başlamasıyla Efes ilsen camiasının rahat tavırlarının boş bir kibir olmadığını anladım. Maçın daha ilk bir kaç dakikasında sonucun ne olacağı belli oldu.

Telekom hiç bir karşılık vermedi. Efes Pilsen maça çok ciddi başladı ama genel olarak çok kötü bir rakibimiz vardı. Aslında karşılık vermek için bir kaç küçük fırsatı da oldu. Ama maçın bu kadar rahat olmasında Telekom'un bomboş 3'lükleri ve hatta bomboş smaç bile kaçırdığını aklımızdan çıkarmamamız lazım. Telekom bunları soksaydı da maçı kazanamazdı. Sadece yaklaşabilirdi.

3-4-5 numaralarda Efes zaten çok baskındı. Pota altını kararttı. Bu karartma hem uzunlar için hem de içeri dalan kısalar için geçerliydi. İçerde top kayıpları kötü kısa mesafeli atışlar ve kaçan basit turnikemsi şutlar vardı.

Peki Efes bu karartmayı ne pahasına yaptı? İşte maçın belki gözden kaçan ayrıntısı bu. Dış atışlarda gereğinden fazla boş şut imkanı verildi Telekom'a. Telekom atamadı o ayrı.. Serkan 4'te 0, Bekir 2'de 0, El Emin 7'de 2 (o 2 tane de maç çoktan bittiği son dönemde geldi) 3'lük salladılar. TT'nin kaçırdığı 14 3'lük'ten 11'i bu asıl şutörlerden geldi. Yani kötü oynadığı ve Efes'in genel olarak iyi oynadığı bu maçta Telekom'un maça ortak olamamasının nedeni bu atışların girmemesiydi. Play off'larda ne atarsa giren, sağlam 3lük performansı olan takımlarla oynama ihtimalinin olması bu harika galibiyete düşeceğim tek şerhin nedeni.

Bir kaç kelam da Sinan Güler için etmek istiyorum. Maç koptuktan sonra oyuna girdi diyemiycem. Çünkü maç çok erken koptu. Maçın sonları sayılabilecek bir dakikada girdi oyuna. Çok istekliydi. 1 asist ve 1 top çalma yaptı ve ikisi de tesadüf değildi. Klas hareketlerdi. Onun sahada olduğu zamanlar gerçekten çok değerli. Sonra 2 pozisyonda El Amin'i tutamadı. Ergin Hoca yine kızdı. Kenara aldı. Bence o kadar hata hakkı olmalı.

Maç erken koptu. O yüzden pek zevk aldığımı söyleyemem. Geçen haftaki Pınar Karşıyaka maçı bile daha eğlenceliydi. Böyle bir final malesef zevkli olmayacak. Umarım izlenme değeri daha yüksek olur diye play off ve final öncesi eşleşmelerin kaderiyle oynanmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder