Şehir küçük. Ortam zaten sıfır. Maç izleyeyim bari dedim. Biraz da eski oyuncumuz Alpay Öztaş'ı görürüm diye düşündüm. Alpay Öztaş'ı bilen bilir. Efes Pilsen'in Koraç'ı kazandığı sene kadrodaydı. Tamam oynamazdı ama kadrodaydı. 1998'de bir ayrıldı. Gidiş o gidiş. Genelde iyi olmayan takımlardaydı. Ama Ergin Ataman'ın kontenjanından Siena'da bile oynadı bir sene. En son Priştine'de bir takımda olduğunu duymuştum. Maşallah pek kilolanmış. Maçta da pek oynamadı zaten. Oynamaya niyeti varmış gibi de bakmıyordu etrafına. Hala neden basketbol oynuyor bilmiyorum. Sadece para için sanırım.(Gerçi PKSK'nın logosuna bile haciz koydurmuştu yanılmıyorsam.) Takımlarına bir şeyler veremese de adı ve özgeçmişi ona yeni takımlar bulmasını sağlıyor.
2 tanıdık yüz daha vardı Düzce Gençlik'te. Biri İsmet Hacıoğlu... GSCC'de ha şimdi yıldız oldu ha olacak derken bir şey olmayacağına karar verilip takımdan gönderilmişti. Bu maçta da hiç bir varlık gösteremedi. Bir de koç Behçet Üner. Kepez'in koçu ve bizim çok eski zamanlardaki koçlarımızdan Halil Üner'in kardeşi. BBL'de bir süre Beykoz'da da çalıştırıcılık yapmıştı.
İzmir'deki ilk maçın aksine maç çabuk gitti. İlk çeyreğin ortalarında girdim salona. İki takımın da şut sokamamasından kaynaklanan kafa kafaya gitme durumu vardı. Sonra Düzce Gençlik 22'ye sabitledi skorunu. Bornova farkı açtıkça açtı. Farkı kapatmak için 3'lük sallayıp durdular. Ama girmedi bir türlü. Seyircilerde de artık maç gitti havası oluştu. Ama son çeyrekte, tüm maç boyunca kaçan 3'lüklerden bir kaçı girince, Bornova'dan üst üste bir kaç top çalınca birden hava kazandılar ve maça ortak olma imkanları oldu. Fakat kritik anlarda boş 3'lükleri yine kaçırınca maç Bornova'da kaldı.
İtiraf edeyim maç boyunca NuDoor Düzce Gençlik'in kazanmasını istedim. Öncelikle kazanıp turu geçseydi izleyebileceğim ve vakit geçirebileceğim daha fazla maç olacaktı. İkincisi de olmaz ya gökten falan yardım alıp BBL'ye çıksalardı rahatça gidebileceğim yakın bir deplasman olacaktı. Yani tamamen pragmatik yaklaştım:)
Aslında dün 2 maç vardı. Akçakoca Poyraz da beklendiği gibi İTÜ'ye yenilerek elenmiş. 2 maç üst üsteydi ama ilk maç 4'te başladığı için benim gibi bir mesai mahkumunun, hele ki maç Efes Pilsen'in değilse izlemem mümkün değildi.
Salondan da bahsetmem gerekiyor. 1.200 kişilik küçük bir salon. Beykoz'un salonuna benziyor. 3 taraflı tribün var. Ama pota arkalarındaki tribünler az seyirci alıyor. Havalandırma yok sanırım. Varsa da işe yaramıyor. İçeri girdiğinizde ağır hava insanı boğuyor. Yani şartla basketbol oynamaya namüsait. Normalde salon dışında köfteciler ve atkı satanlar olur. Burda dışarda halka tatlı ve soyulmuş hıyar satanlar vardı. Buraya has bir şey olsa gerek:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder