2001'de tesadüfi bir başarı kazandık. Geçmişinde hiç bir başarı olmayan takımımız kendi evinde oynamanın avantajını her an hissetti. Ve itiraf ediyorum gruplardaki İspanya maçında hakemlerin ittirmesiyle elenmekten kurtulduk. Hırvatistan ve Almanya'yı son saniyede atılan ve herhangi bir sistem ürünü olmayan olağandışı üçlüklerle eleyip adımızı finale yazdırdık. Ve âkil olan herkes Yugoslavya'yı hakettiği şampiyonluktan dolayı kutladı. Bu başarı tesadüfiydi çünkü sonrasında hiç bir başarı gelmedi. 2003 İsveç'te 12. olduk. 2005 sırbistan Karadağ'da 9-12'deydik (8'den sonrakiler için klasman maçları oynanmadı.) 2007 İspanya'da 11-12'deydik.
Geçmişteki organizasyonlara bakarsak hep aynı sonuçlar alındığını göreceksiniz. Yani 2001'deki tesadüfi başarıyı saymazsak Türkiye milli takımlar düzeyinde Avrupa basketbolunda dikkate alınmayan, elde ettiği derecelere bakıldığında dikkate alınmaya gerek de olmayan sıradan bir takım hüviyetindedir. 2001 haricindeki performansımızı İsrail, Polonya gibi ülkelerle kıyaslayabiliriz. Biz ancak onlar kadar başarılı olabildik.
Avrupa Şampiyonaları'na başlarkenki gazımız heyecanımız, bugün olduğu gibi madalya hedeflerimiz vardı. Ve bu yüzden hep hayal kırıklıkları yaşadık. 2001'den bu yana beklentilerimizin altında kalmadığımız hiç bir Avrupa Şampiyonası olmadı.
Bu şampiyonalardaki başarısızlıkların ötesinde kavgaları, birbirine küfreden basketbolcuları da asla unutmadık.
Bu dönemde beklentimizin olmadığı sadece 1 organizasyon vardı. O da 2006'daki Dünya Şampiyonası. Katılma hakkı elde edemediğimizden wild card ile yani bazı özellikleri olan ülkelere verilen özel kontenjan sayesinde bulunduğumuz şampiyona. Özelliğimiz de başarılarımız değil 2010'daki Dünya Şampiyonasını düzenleyecek ülke olmamızdı. O kadar beklentisizdik ki Ermal Kurtoğlu "Burdaki oyunculara ayıp oluyor ama!" mealinde açıklamalar yapmıştı. Evet ilk defa ve özel kontenjandan katıldığımız bu şampiyonada 6. olduk. Ve Avrupa Şampiyonalarında yanına bile yaklaşamadğımız bir sonuç elde ettik.
Bugün 2009 Avrupa Şampiyonası başlıyor. Teknik kadro ve oyuncuların açıkladığı hedefler madalyadan çeyrek finale kadar değişiyor. Ama madalya derken ses tonlarının biraz alçak olduğuna dikkat etmemiz lazım. Sanki son 3 şampiyonada olduğu gibi şampiyon adayıyız deyip son 8'e bile kalamadan rezil olmak istemiyorlar. Takım en formda oyuncularımızdan değil Tanjevic'n kendi sistemine uygun olduğunu düşündüğü basketbolculardan oluşuyor. Başka yazılarda bu durumu defalarca eleştirdim. Bu noktadan sonra Tanjevic'in kendi tercihlerinin başarı getirmesini dua etmekten öte bir şey yapamayız.
İlk maç Litvanya ile oynanacak. İlginçtir 2005 Avrupa Şampiyonası, 2006 Dünya Şampiyonası ve 2007 Avrupa Şampiyonası'na da Litvanya maçlarıyla başlamıştık. Avrupa Şampiyonalarında fark yedik. Dünya Şampiyonası'nda ise 2 sayı farkla kazandık. Litvanyalı 5 basketbolcu say denildiğinde ilk akla gelecek 5 kişi Polonya kadrosunda olmayacak. Ama yıldız üretmediklerinde de tehlikeli bir takım. Litvanya'nın hazırlık çalışmalarının başlarındaki hazırlık maçlarında performansı kötüydü. Üst üste mağlubiyet haberleri beni sevindiriyordu. Sonra galibiyet almaya başladılar. Ve en son, şampiyonanın favorisi İspanya karşısındaki galibiyeti takıma cila çekti. gerçi kendi seyircilerinin de etkisi vardı galibiyetlerinde. Yine de özgüvenleri yerine gelmiştir.
Takıma başarılar diliyorum. Doğan Hakyemez'in dediği gibi Avrupa Şampiyonası'nı 2010'a hazırlık turnuvası olarak görmediklerini ümit ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder